Betsmove
Rize
Kapalı
23°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
RİZE
00:00:00
Öğle vaktine kalan
Ara
53 HABER GAZETESİ EĞİTİM Dijital dünyanın baskısıyla gençlerde anoreksiya ve beden algısı tartışılıyor

Dijital dünyanın baskısıyla gençlerde anoreksiya ve beden algısı tartışılıyor

Prof. Dr. Dilek Şirvanlı Özen, anoreksiya ve yeme bozukluklarının yalnızca bireysel sorunlar olmadığını, toplumsal baskı ve sosyal medya etkisiyle derinleştiğini belirtiyor. Bedenin, ruhun dili olduğunu vurgularken, empati ve anlayışın önemine dikkat çekiyor.

KAYNAK: (DHA)

SON dönemlerde kamuoyunda yeniden tartışılmaya başlanan anoreksiya konusunu, bireysel bir rahatsızlığın ötesinde, toplumsal ve duygusal bir çerçevede ele alan Prof. Dr. Dilek Şirvanlı Özen, “Günümüz gençleri, büyümenin ötesinde, dijital dünyada görünür olma baskısıyla da mücadele ediyor. Sosyal medyada idealize edilen beden imajlarının gençler üzerinde ciddi bir kimlik baskısı yaratıyor” dedi.

Altınbaş Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Dilek Şirvanlı Özen, bedenin yalnızca fiziksel bir varlık olmadığını, yaşanmışlıkların, bastırılmış duyguların ve duyulmamış ihtiyaçların da izini taşıyan bir anlatı olduğunu vurguladı. “Beden bazen söze dönüşemeyen acıların taşıyıcısı olur. Küçüldükçe görünür olacağını sanır insan. Oysa çoğu zaman daha da kaybolur” ifadeleriyle beden algısının ruhsal boyutuna dikkat çekti.

SOSYAL MEDYA VE GÖRÜNÜRLÜK BASKISI

Günümüz gençlerinin, büyümenin ötesinde, dijital dünyada görünür olma baskısıyla da mücadele ettiğini belirten Prof. Dr. Özen, sosyal medyada idealize edilen beden imajlarının gençler üzerinde ciddi bir kimlik baskısı yarattığını dile getirdi. Bu durumun, bedeni bir ifade aracından çok bir yük haline getirdiğini belirten Özen, “Oysa beden, ruhun ilk dili. Ve çoğu zaman ne olup bittiğini ilk o anlatıyor” diye konuştu.

YEME BOZUKLUKLARINA TOPLUMSAL BİR BAKIŞ

Anoreksiya gibi yeme bozukluklarının yalnızca bireysel psikolojik sorunlar olarak değerlendirilemeyeceğini, bu tabloda toplumun, kültürel normların ve aile yapısının da önemli rol oynadığını vurgulayan Özen, “Bir genç, yalnızca kendi yükünü değil, çoğu zaman bizim taşıyamadıklarımızı da omuzlar” sözleriyle toplumsal sorumluluğa değindi.

‘GÖRÜNENE DEĞİL, GÖRÜNMEYENE ODAKLANMALIYIZ’

Prof. Dr. Özen, bu tür sorunların çözümünde ilk adımın yargılamak yerine anlamaya çalışmak olduğunu vurgulayarak, empati ve farkındalık çağrısında bulunarak şunları söyledi:

“Artık bakmayı değil, görmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Sadece başkalarının bedenine değil, kendi bedenimize de yeniden dönmemiz şart. Kırılganlığın işaretlerini kaçırmamak, sessizliğin içindeki sesi duyabilmek için.”

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *