Rize Haber
Rize
Kapalı
9°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Rize
00:00:00
Öğle vaktine kalan
Ara
Rize Haber, Rize Haberleri, Rizespor, Rizespor Haberleri, Rizede Haber, Karadeniz, 53,rize güncel haber GÜNCEL Ankara’da ‘Miyelom Hasta Bilgilendirme Semineri’nin 2’ncisi düzenlendi

Ankara’da ‘Miyelom Hasta Bilgilendirme Semineri’nin 2’ncisi düzenlendi

Ankara’da ‘Miyelom Hasta Bilgilendirme Semineri’nin 2’ncisi düzenlendi

ANKARA, (DHA)- ‘1-31 MART Multipl Miyelom Farkındalık Ayı’ kapsamında Liv Hospital Ankara öncülüğünde hasta bilgilendirme seminerinin 2’ncisi düzenlendi.

Ankara’da bir otelde düzenlenen seminerde, miyelom hastaları ile bir araya gelen Hematoloji Uzmanı Prof. Dr. Meral Beksaç, miyelom hakkında bilgi verdi. Prof. Dr. Beksaç, burada yaptığı açıklamada, “Multipl Miyelom hematolojik yani kemik iliği kaynaklı kanserler arasında ikinci sırada olduğu bilinen bir hastalık. Eskiden çok ölümcül olarak bilinen bir hastalıkken son 10 yılda tedavisinde inanılmaz büyük değişikliklerin olduğu bir hastalıkla karşı karşıyayız. Görüldüğü yaş grubu genellikle ileri yaş grubu. Yani ortanca 65 yaş ve sonrasıdır. Fakat toplumun yaşı da bunu belirliyor. Şimdi Türkiye'nin nüfusu 85 milyon. Türkiye'de ölüm yaşı giderek uzuyor. Bu sevindirici ama ortanca yaş Türkiye'de hala genç. Yani 30'lu yaşlar düzeyinde. Böyle olunca ileri yaş grubundaki hastaların görülmesinin daha az ama daha kısmen daha genç olan hastaları daha fazla görüyor oluyoruz. Diğer bir önemli hususta yaşlandıkça kişilerin sağlık hizmetlerinden yararlanma konusundaki hem kendilerinin hem çevrelerinin bu konuya gösterdikleri ilgi. Yani toplumda yaşlıya kadar çok ilgi gösterilirse bu hastanın tanısının konulması o kadar artıyor. Onun için normalde 100 bin kişide 8-9 civarında beklenen bir hız. Ama bu tedavi gerektiren miyelom. Amiloidoz bunun 10’da 1’i sıklıkta. Diğer yandan 70 yaş üstündeki sağlıklı insanlar bugün sokakta geçen 100 kişiyi çağırsanız 70 yaşı üstünde 10 kişide Miyelomla uyumlu kan tahlilleri göreceksiniz. Bu bizim için şu önemi taşıyor. Her gördüğünüz laboratuvar testi bozukluğu bir hastalık tedavi gerektiren bir durum değildir. Bunun farkındalığını sağlamak lazım. Bunu anlamanın yolu tabii ki uzman hekimlerin hastaları değerlendirmesi gerekiyor. Tam bir geniş kapsamlı inceleme yapılması gerekiyor” diye konuştu.

‘KEMİK İLİĞİ TANI AMAÇLI KULLANILIYOR’

Prof. Dr. Beksaç, sözlerine şöyle devam etti:

“Düzenli sağlık kontrolü yaptıran kişilerde zaman içerisindeki kan tahlillerindeki değişmeler bir hastalığın veya o durumun ne zamandan beri devam ettiğini de anlamamızı sağlıyor. Bize çok kıymetli bilgiler veriyor. Bazen 10 yıl boyunca aynı düzeyde kalan bir bozukluk bizim için hiç büyük bir tehlike oluşturmuyor. Miyelom tanısı konduktan sonra baştan itibaren tanıyı koymanın ötesinde her hastanın kendine göre ileriye yönelik bize bilgi veren bizim prognoz dediğimiz nasıl seyredeceği konusunda çok kıymetli bilgilere sahipler. Bunun en önemlisi de kemik iliğinde. Kemik iliğini hem tanı amaçlı yapıyoruz hem de nasıl bir hastalıkla karşı karşıya olduğumuzu anlamak için. Hep kanser hastalarında evre sorulur. Hangi evrede diye. Ama buradaki evre sözcüğü vücutta anatomik dağılım yaygınlıkla değil hastalığın biyolojisini anlamakla ilgili. Yani daha bir saldırgan bir hastalık mı karşımızda olan dirençli bir hastalık mı? Yoksa daha sakin daha yumuşak böyle yavaş yavaş ilerleyen bir hastalık mı? Bundan sonraki verilecek tedavilerin yoğunluğu ve süresiyle ilişkili olarak bize yol gösteriyor. Onun için tıptaki yeni gelişmeler bize bu doğrultuda bilgi veriyor.”

’60 YAŞ ÜZERİNDEKİ KİŞİLER, HER YIL MUTLAKA TETKİKLERİNİ YAPTIRMALI’

Prof. Dr. Beksaç, “Türkiye’deki istatistikler biz bir dönem SGK bünyesinde bu C90 kayıtlı olay hastaların rakamlarına baktığımız zaman bir artış olmadığını aşağı yukarı senede 2 bin 500 civarında hastanın sisteme dahil olduğunu bu tanıyla girdiğini görmüştük. Yaş ortalamasında ise yıllar içerisinde her yıl 1-2 yaş böyle giderek arttığını yani 61, 63, 65 gibi böyle beklenen o ileri yaşa doğru bir kayış olduğunu gördük. Düzenli sağlık kontrollerinin ihmal edilmemesi lazım. Özellikle 60 yaşının üstündeki kişilerin her yıl mutlaka tam bir kan, biyokimya kan sayımı, akciğer filmi gibi tetkiklerini mutlaka yaptırsınlar. Bu hastalığın en çok sevdiği organlar böbrek, kemikler ve kansızlıkla gidiyor. Burada tetkik olarak tomografi en doğru yöntem. Yani normal direkt düz grafiği ile bu hastalığı atlama ihtimali çok yüksek. Buna karşılık idrar tetkikini hiç ihmal etmemek lazım. İdrarda köpürme görüyorsa bir kişi bunu ihmal etmesin. Bunlar genellikle idrarda protein kaçağının işareti oluyor. Bu da bizim hem miyelomda hem amiloidozda gördüğümüz bir özellik. Eşlik eden hastalıklar, örneğin diyabet bu hastalığın bazı bulgularını maskeleyebilir. Geç tanı konmasına sebep olabilir. Ondan dolayı hep uzman takibinde olmak faydalıdır” ifadelerini kullandı.