Rize Haber
Rize
Kapalı
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Rize
00:00:00
İmsak vaktine kalan
Ara

Çini ustası, eserleriyle tarihe not düşüyor

Çini ustası, eserleriyle tarihe not düşüyor

Seza Nur ALPDÜNDAR/İZMİR, (DHA)- SOMUT Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı ünvanına sahip çini ustası Ebru Camkıran (46), İzmir'in simgelerini, mezar taşlarını ve yaşadığı olayları eserlerinde işleyerek tarihe not düşüyor. Camkıran, "Yakın zamanda Yamanlar yangını oldu. Ertesi gün kağıda bile çizmeden bir tabağı elime aldım ve yangını doğaçlama tasvir ettim. Tarihe kaynaklık edecek bir çalışma. Çini çalışmalarına sadece tabak, vazo ya da duvar panosu olarak bakmamak gerekiyor. Dönemin kültürel, sosyal, ekonomik olaylarını ifade ediyor" dedi.

Türk tarihinin en nadide sanatlarından biri olan çini, günümüzde icra edilmeye devam ediyor. İzmir Kemeraltı'nda bulunan atölyesinde çalışmalarını sürdüren Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı ünvanına sahip çini ustası Ebru Camkıran, 28 yılını verdiği mesleğini sürdürüyor. Kendine has tarzını çinilere yansıtan Camkıran, İzmir'in simgelerini, mezar taşlarını ve yaşadığı olayları eserlerinde işleyerek tarihe not düşüyor. Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Çini İşlemeciliği Bölümü mezunu olan Camkıran, resim ve seramiğe olan ilgisini çini sanatında birleştirdiğini dile getirdi. Üniversiteyi bitirdikten sonra İzmir'e döndüğünü, çini atölyesi olmadığı için Mehmet Tüzüm Kızılcan'ın seramik atölyesinde çalıştığını ifade eden Camkıran, "Hocamın yanında çamuru, çiniyi şekillendirmesini öğrendim. 2005 yılında, tam 20 yıl önce 26 yaşındayken ilk atölyemi açtım. O gün bugündür atölyemde faaliyet göstermekteyim. 2018 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı ünvanına hak kazandım. Tam 28 yıldır sanatımı icra etmeye çalışıyorum" ifadelerini kullandı.

'İZMİR'İN TOPRAĞINI KULLANMAYA ÇALIŞIYORUM'

Çini çalışmalarına ilk başladığında geleneksel çalışmalar yaptığını ifade eden Camkıran, "Ustalaştıkça kendi tarzınızı, kişiliğinizi çalışmalarınıza yansıtıyorsunuz. Çalışmalarınızda bulunduğunuz yörenin sosyal, ekonomik, coğrafi, kültürel özelliklerini, etkilerini yansıtıyorsunuz. Çünkü tasarım yapıyorsunuz. Tasarım da kişinin bulunduğu kültürel çevresinin etkisiyle oluşuyor. Ben de bunları çalışmalarıma yansıtıyorum. Atölyemde İzmir'e ait çalışmalar yapmayı seviyorum. İzmir'in toprağını kullanmaya çalışıyorum. İzmir'in çiçeklerini, ağaçlarını stilize ediyorum. En çok deniz görüyorum, çalışmalarımın çoğunda su görebilirsiniz. Yelkenli çok fazla çiziyorum. İzmir'e ait tarihsel gemileri çizmeye çalışıyorum. Çalışmalarımı İzmir olarak yorumluyorum. En çok zeytin ağacı, enginar, nar ve hemen hemen her gün gördüğüm ağaçları stilize ediyorum" dedi.

'ÇİNİ DENİLDİĞİNDE İZMİR'İN DE AKLA GELMESİNİ HEDEFLİYORUM'

Uzun bir süredir İzmir'de bulunan mezar taşlarını çiniye aktardığını söyleyen Camkıran, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Desenlerde oynama yapmıyorum, bire bir aynen çiziyorum. Ama mezar taşları renksiz, o motiflere uygun bir şekilde renklendirerek pişmiş toprağa aktarıyorum. Beni etkileyen, olumlu ya da olumsuz olayların bıraktığı izleri de eserlerime yansıtıyorum. Yakın zamanda Yamanlar yangını oldu. Yangın evime yakındı. Ertesi gün kağıda bile çizmeden bir tabağı elime aldım ve yangını doğaçlama tasvir ettim. Tarihe kaynaklık edecek bir çalışma. Çini çalışmalarına sadece tabak, vazo ya da duvar panosu olarak bakmamak gerekiyor. Dönemin kültürel, sosyal, ekonomik olaylarını ifade ediyor. Tamamen kültürel çalışmalar. Yaşadığım ya da yaşamak istediğim her şeyi pişmiş toprağa aktarıyorum. Çini denildiği zaman ilk akla gelen kentler İznik ve Kütahya. Ama ben İzmir'in de akla gelmesini istiyorum. Gelecek neslin 21'inci yüzyılda İzmir'de, kente ait simgeler kullanılarak çiçekler, ağaçlar tasvir edilerek yapılmış çinilerin de burada bir kadın tarafından yapıldığının söylenmesini istiyorum. Bunun için hem görsel çalışmalarım hem de yazılı akademik çalışmalarım var. İzmir'de de çini yapılmış denilmesini istiyorum. Hedefim bu." (DHA)

FOTOĞRAFLI