Tarih: 02.12.2024 15:51

Doç. Dr. Türk'ten 'kitle cinayeti vakaları' değerlendirmesi

Facebook Twitter Linked-in

İSTANBUL, (DHA)- İSTANBUL’DA geçen hafta B.A’nın intiharıyla sonuçlanan ve 7 kişinin ölümüne neden olan olayın seri katliam olarak değil kitle cinayeti olarak tanımlanmasının daha doğru olabileceğini söyleyen Psikoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Burcu Türk, “Olay kitle cinayeti veya aile katliamı olarak tanımlanmalı. Kişinin birden fazla mekanda birden fazla kişiyi öldürmesi her ne kadar olayın boyutunu genişletse de dinamikleri açısından seri cinayet özelliklerini taşımamaktadır. Bu tür vakalar, yoğun öfke, kontrol kaybı vs. ile ilişkili olabilmektedir. Kişinin ruhsal durumu, madde kullanım öyküsü ve aile içi dinamikleri konusunda daha ayrıntılı bilgilere ihtiyaç vardır” dedi.

Kitle cinayetlerinin önlenmesi için çok boyutlu bir yaklaşımın olması gerektiğini söyleyen İstanbul Kültür Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Burcu Türk, “Yaşanan olay bireylerin ruhsal sağlığına daha fazla önem verilmesi gerektiğini bir kez daha göstermektedir. Toplum olarak, bu tür trajedileri önlemek adına daha bilinçli ve duyarlı bir yaklaşım benimsemeliyiz” diye konuştu.

UZUN SÜRELİ STRES VE BASTIRILMIŞ ÖFKEYE DİKKAT

Kamuoyunda ‘cinnet’ kavramını psikolojik kökenleri bağlamında değerlendiren Doç. Dr. Burcu Türk, cinnetin, genellikle kişinin ani ve kontrolsüz bir öfke patlaması sonucunda şiddet içeren davranışlarda bulunduğu durumları tanımlamak için kullanıldığını belirtti. Cinnet kavramının bilimsel bir psikolojik terim olmadığına dikkati çeken Doç. Dr. Burcu Türk, “Psikolojik açıdan ele alındığında, bu tür davranışlar genellikle ciddi ruhsal rahatsızlıkların (örneğin, psikoz, ağır depresyon, kişilik bozuklukları) veya uzun süreli stres, travma ve bastırılmış öfkenin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Özellikle bireyin duygusal dayanıklılığı düştüğünde veya bir tetikleyiciyle karşılaştığında, kontrol mekanizmaları çökebilir ve bu durum şiddetle sonuçlanabilir” dedi.

AİLE VE YAKIN ÇEVRE BELİRTİLERE DİKKAT ETMELİ

Bu tür olaylarda şiddet eğiliminin öncü belirtilerinin olabileceğine dikkati çeken Doç. Dr. Burcu Türk, aileleri dikkat etmeleri gereken belirtiler noktasında şöyle bilgilendirdi:

“Bu tür davranışların öncü belirtileri olabilir. Dikkate alınması gereken belirtilere baktığımızda; aşırı öfke patlamaları ve dürtüsellik, sosyal ilişkilerde ani ve keskin kopuşlar, yalnızlaşma, fiziksel şiddet eğilimleri, intihar düşüncelerini ya da başkalarına zarar verme planlarını dile getirme, ruhsal durumdaki ani değişimler, madde kullanımı nedeniyle davranışlarda artan kontrolsüzlük.Bu belirtileri fark eden ailelerin ve yakın çevrenin, kişiyi desteklemek için zaman kaybetmeden bir ruh sağlığı uzmanına yönlendirmesi çok önemlidir.”

BİREYSEL SİLAHLANMA VE MADDE BAĞIMLILĞINA DİKKAT

Dürtü kontrolünü zayıflatarak, şiddet eğilimini artıran faktörler arasında madde bağımlılığına da dikkati çeken Doç. Dr. Burcu Türk, madde kullanımına bağlı paranoya, duygusal kontrolün ve muhakeme yeteneğinin bozulması gibi durumların söz konusu olabileceğini belirtti. Doç. Dr. Türk bağımlılığın, ayrıca kişinin sosyal ve ekonomik ilişkilerinde ciddi sorunlara yol açarak, bir “tetikleyici olay” karşısında daha yıkıcı bir tepki göstermesine de zemin hazırlayabileceğini söyledi.

Bireysel silahlanmanın da özellikle kontrolsüz ve kolay erişilebilir olduğunda, şiddet eylemlerinin ölümcül sonuçlarını artıran bir diğer faktör olduğunu belirten Doç. Dr. Türk şunları söyledi: “Silah bulundurma, bir öfke patlamasını veya dürtüsel davranışı anında geri dönüşü olmayan bir şiddet eylemine dönüştürebilir. Bu tür trajedilerin önlenebilmesi için bireysel silahlanma politikalarının daha sıkı denetim altına alınması ve silah ruhsatı verilme süreçlerinde psikolojik değerlendirmelerin daha kapsamlı yapılması önemlidir.”

‘KİTLE CİNAYETLERİ ŞEHİR SAKİNLERİNİ DE ETKİLİYOR’

Kitle cinayetlerinin, şehirde yaşayan bireylerin güvenlik algısını ciddi şekilde sarsan ve bireylerde yaygın bir korku atmosferi oluşturduğunu belirten Doç. Dr. Burcu Türk, özellikle olayların gündüz saatlerinde ve herkesin kolayca erişebileceği alanlarda gerçekleşmesi, bireylerde hem kişisel hem de toplumsal düzeyde güvensizlik duygusunu pekiştirdiğini söyledi. Doç. Dr. Türk, olayla doğrudan bağlantısı olmayan ancak medyadan ya da çevresindeki konuşmalardan bu tür olaylara maruz kalan bireylerde ikincil travmatik stres belirtileri gelişebileceğini sözlerine ekledi.

Şiddet içeren ve toplumda büyük yankı uyandıran olayların şehir sakinlerinde güvensizlik ve huzursuzluk hissi, uyku sorunları ve kabuslar, yoğun kaygı ya da çaresizlik duygusu, şiddet içerikli olaylarla ilgili haberlerden kaçınma veya tam tersi, bu haberlere takıntılı şekilde odaklanma gibi etkiler yaratabileceğine dikkati çeken Doç. Dr. Burcu Türk, psikolojik desteğin bu süreçteki önemini şöyle özetledi:

“Bu tür durumlarda, bireylerin psikolojik destek alması ve travma sonrası stres tepkilerini fark etmeleri önemlidir. Ayrıca, olayla ilgili medyada kullanılan dilin dikkatli bir şekilde yapılandırılması da ikincil travmatik stresin etkilerini azaltabilir. Olaya dair aşırı detaylı ve sansasyonel paylaşımlar, bu stresin yayılmasını artırabilir. Bu nedenle, toplumsal dayanışmanın artırılması, bireylerin kendilerini yalnız hissetmemesi ve gerektiğinde profesyonel yardım alabilmeleri için psikolojik destek mekanizmalarının geliştirilmesi büyük önem taşır.”

ÖNLEYİCİ TEDBİRLER ÇOK BOYUTLU OLMALI

Bu tür olayların önlenmesi için çok boyutlu bir yaklaşımın gerekli olduğuna dikkati çeken Doç. Dr. Burcu Türk, “Yaşanan olay bireylerin ruhsal sağlığına daha fazla önem verilmesi gerektiğini bir kez daha göstermektedir. Toplum olarak, bu tür trajedileri önlemek adına daha bilinçli ve duyarlı bir yaklaşım benimsemeliyiz” dedi.

Ruh sağlığı hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması ve toplumda ruh sağlığı farkındalığının artırılması gerektiğini belirten Doç. Dr. Burcu Türk, önleyici mekanizmalarda önem taşıyan başlıkları şöyle özetledi:

“Psikolojik destek ve erken müdahale önemli. Özellikle ruhsal sorunları olan bireylerin erken teşhisi ve tedaviye yönlendirilmesi büyük önem taşır. Aile ilişkilerini güçlendirmek, aile bireyleri arasında sağlıklı iletişim ve uyumu artırmak adına uygun destek mekanizmaları oluşturmak da bu süreçte önleyici bir faktör olabilir. Silah temininin zorlaştırılması ve silah ruhsatı alımında daha sıkı psikolojik değerlendirmeler yapılması bu tür kitle cinayetlerinde en önemli önleyici ve koruyucu tedbir. Madde bağımlılığı ile mücadele de burada göz ardı edilmemesi gereken bir faktör. Bağımlılık tedavi programlarının yaygınlaştırılması ve madde kullanımını azaltmaya yönelik toplumsal farkındalığın sağlanması gerekmektedir. Medyaya da bu süreçte elbette önemli roller düşüyor. Bu tür olayların medyada sansasyonel bir şekilde sunulmaması, benzer eylemleri tetikleyebilecek “örnek oluşturma” etkisinin önüne geçebilir.”




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —