Kadınlarda en sık görülen kanser olan meme kanseri, meme dokusunda başlayıp lenf düğümlerine veya vücudun diğer bölgelerine yayılabiliyor.
Hastalık bazen hiçbir belirti vermiyor ancak bazı kadınlarda önemli semptomlar yaşanabiliyor.
İngiltere'deki araştırmacılar, Ulusal Kanser Kayıt ve Analiz Servisi'nden alınan verileri analiz ederek, meme kanseri olan kadınların tanı konulduktan sonraki ilk beş yıl içinde ölme riskinin 1990'lardan bu yana yüzde 14'ten yüzde 5'e düştüğünü buldu.
Araştırma, 1993'ten 2015'e kadar erken invaziv meme kanseri teşhisi konan ancak 2020'ye kadar takip edilen İngiltere'de yaşayan yaklaşık yarım milyon kadından alınan verileri kullandı. İncelenen tüm kadınlarda son 20 yılda meme kanseri tedavi öngörüsünde önemli bir gelişme bulundu. Bunda daha iyi tedavi ve meme kanserinin erken teşhisi gibi faktörlerin etkili olduğu ortaya çıktı.
Amerikan Kanser Derneği'nin istatistiklerine göre, meme kanserli kadınların ölüm oranları 1989'dan beri istikrarlı bir şekilde azalma eğiliminde. Genel düşüş oranı 2020 yılına kadar yüzde 43'e ulaşmış durumda. Özellikle 1999'da onaylanan anti-östrojen tedavilerinin o dönemde kullanılmaya başlanmış olması, meme kanseri nüks oranlarını düşürerek hayatta kalma oranlarının artmasına neden olmuş durumda.
Burada meme kanserlerinin hepsinin aynı sonuçlara sahip olmadığını vurgulamak gerekiyor. Zira bazı kadınlar metastaz yapmayan daha az şiddetli meme kanserine sahip olma eğilimindeyken, diğerleri lenf düğümlerine metastaz yapan daha şiddetli kansere sahip.
Öte yandan bir kadının ırkı ve etnik kökeni de kanser tedavi öngörüsünde önemli bir rol oynuyor. Araştırmaya göre, siyah kadınların meme kanserinden ölme olasılığı beyaz kadınlara göre yüzde 40 ve geç evre meme kanseri teşhisi konma olasılığı iki kat daha fazla.
Bu noktada meme kanseri taraması çok önemli. Özellikle genetik yatkınlığı ve ailesinde meme kanseri öyküsü olan kadınlar, doktor tavsiyelerine göre meme kanseri taramasından geçirilmeli.