İrem Çağla ZİNCİRLİ/İSTANBUL,(DHA)- AVRUPA Birliği Bölgeler Komitesi (ABBK) Türkiye Çalışma Grubu Toplantıları’nın 31’incisi Şişli Belediyesi’nin ev sahipliğinde gerçekleşti. Programa katılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu, “Son 20 yıldır adım adım gerileyen Türkiye-AB ilişkileri, stratejik bir ortaklık olmaktan çıkıp; gerginliklerle dolu, düzensiz göç ve mülteciler konusuna indirgenmiş, bir ‘al-ver’ yaklaşımına kilitlendi. AB’nin genişleme politikaları konuşulurken, Batı Balkanlardaki pek çok ülkeden bahsedilirken, Türkiye’nin aday ülke olarak adı zikredilmiyor bile. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in, geçtiğimiz hafta, yeni komisyonun ilk çalışma gününde yaptığı konuşmada, genişlemeden bahsederken, Türkiye’nin adını telaffuz etmemesi büyük bir talihsizliktir. 60 yılı aşkın politik diyalog ve 20 yıllık adaylık süreci, tam anlamıyla derin dondurucuda. Bırakın üyelik müzakereleri ve vize serbestisini, ortak çıkarlarımızı ilgilendiren Gümrük Birliği’nin modernizasyonu konusunda adım atılması dahi, siyasi nedenlerle mümkün olamıyor” dedi.
Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve Şişli Belediyesi iş birliğiyle düzenlenen toplantıya, TBB ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, ABBK Genel Sekreteri Petr Blizkovsky, ABBK ve Bremen Devlet Parlemontosu Başkan Başkanı Antje Grotheer, Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan ve ABBK Türkiye Çalışma Grubu üyeleri katılırken, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı ve Büyükelçi Thomas Ossowski, Edirne Büyükşehir Belediye Başkanı Filiz Gencan Akın, Kayseri Melikgazi Belediye Başkanı Mustafa Palancıoğlu, Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Birliği Başkanlığı Mali İşbirliği ve Proje Uygulama Genel Müdürü Bülent Özcan da panelde konuşmacı olarak yer aldı.
Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan’ın da bir konuşma yaptığı toplantı öncesinde, COR Türkiye Çalışma Grubu Başkanı Antje Grotheer ile ikili bir görüşme gerçekleştiren İmamoğlu, “Hep birlikte daha adil, daha katılımcı ve daha demokratik bir Avrupa oluşturmak için önemli bir güç oluşturuyoruz” dedi.
‘DÜNYAMIZ ÇOKLU KRİZ DÖNEMİ YAŞIYOR’
“Dünyamız, Ukrayna’dan Gazze’ye krizler ve savaşlar, önüne geçemediğimiz iklim krizi, düzensiz göç dalgaları, gittikçe keskinleşen yoksulluk ve eşitsizlik gibi sorunların süreklilik arz ettiği bir ‘çoklu kriz’ dönemi yaşıyor” diyen İmamoğlu, şunları söyledi:
“Her gün yeni bir çatışma ve istikrarsızlıkla uyanıyoruz. Lübnan’da ateşkes sağlandı derken, şimdi de Suriye’de çatışmalar yeniden başladı. Bu şartlarda, maalesef geleneksel siyasal kurumlar yeni ihtiyaçlara cevap veremiyor. Türkiye dahil birçok ülkede siyasal rejimler kabuk değiştirirken, evrensel demokratik değerleri tehdit eden otoriter anlayışlar güçleniyor. Halkların memnuniyetsizliği ve öfkesinden faydalanarak yükselen otoriter ve popülist dalga, bu çoklu krizlere çare bulmaktan da çok uzak. Tam tersine; bu siyasi dalga, öfkeyi körükleyen bölücü politikalarla, yeni düşmanlar yaratarak ya da kırılgan grupları hedef göstererek, çözümsüzlüğü kemikleştiriyor. Popülist otoriter liderler, sadece kendi ülkelerindeki demokratik kurumları değil, dünya barış ve istikrarını da tehdit ediyorlar. Çözüm ise, tüm paydaşların dahil olduğu, iş birliğine dayalı çoğulcu bir yaklaşımda yatıyor.”
‘YEREL SİYASET, HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR’
“Bu çözüm arayışında yerel siyaset, hayati önem taşıyor” diyen İmamoğlu, “Zira vatandaş, demokrasi ve etkin yönetişim arasındaki bağı, onlar kuruyor. Yerel siyaset, ulusal siyasetin altında, hiyerarşide ikinci sınıf bir siyaset alanı asla değil. Yerel yönetimler, halka en yakın yönetim birimleri olarak, onların beklentilerini, ihtiyaçlarını, kaygılarını ve kızgınlıklarını biliyor; sadece bugünün değil, geleceğin sorunlarına da somut ve pratik çözümler üretiyor. Örneğin; 16 milyonluk İstanbul’da, çocuğunu bırakacak yer bulamadığı için iş hayatına katılamayan annenin ihtiyacı olan kreşler de gelecek kuşaklar için hayati önem taşıyan yeşil alanlar ve sürdürülebilir ulaşım da bu hayati çözümlerin arasında. Bu sorumlulukları yerine getirmek için, ulusal ve yerel yönetimler arasında sağlıklı bir diyalog ve etkileşim olması gerekirken, üzülerek görüyorum ki, siyasi çıkarlarını her şeyin üstünde görenler, toplumsal ortak faydaya zarar vermekten çekinmiyorlar” diye konuştu.
‘DEMOKRASİYE VE HUKUKA AYKIRI BU UYGULAMALARLA, HALKIN İRADESİ AYAKLAR ALTINA ALINIYOR’
İmamoğlu, “Türkiye’nin politik haritasını yeniden çizen ve ana muhalefet partisi CHP’yi birinci parti yapan Mart 2024 yerel seçimlerinden bu yana, 8 belediye başkanı görevinden alındı ve yerlerine kayyum atandı. Hepsi muhalefetten olan bu başkanlar arasında, Türkiye’nin en büyük ilçe belediyesi olan Esenyurt’un başkanı Profesör Ahmet Özer ve kadim kent Mardin’in belediye başkanı, tecrübeli ve barışsever politikacı Ahmet Türk de var. Demokrasiye ve hukuka aykırı bu uygulamalarla, halkın iradesi ayaklar altına alınıyor; yerel demokrasi çiğneniyor, en kötüsü de halkın demokrasiye olan inancı ve temsil gücü büyük zarar görüyor. Seçilmiş bir belediye başkanının, daha hakkında sonuçlanmış bir yargı kararı bile yokken, görevden alınıp, yerine İçişleri Bakanlığı’na bağlı bir vali ya da başka bir görevlinin atanması hangi hukuk ve demokrasi anlayışına sığar? Oysa ulusal yönetimler, yerel yönetimlere çelme takmak yerine, onlarla iş birliği yaparak, ulusal kalkınmayı, iyi yönetişimi ve demokratik katılımı yerelden beslemelidir” ifadelerini kullandı.
‘URSULA VON DER LEYEN’İN, GEÇTİĞİMİZ HAFTA, TÜRKİYE’NİN ADINI TELAFFUZ ETMEMESİ BÜYÜK BİR TALİHSİZLİKTİR’
İmamoğlu, “Bu çok krizli dünyada, Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki iş birliği ihtiyacı, hiçbir zaman olmadığı kadar acil, ancak ilişkiler, belki de tarihindeki en düşük seviyede olduğu bir süreci yaşıyoruz. Son 20 yıldır adım adım gerileyen Türkiye-AB ilişkileri, stratejik bir ortaklık olmaktan çıkıp; gerginliklerle dolu, düzensiz göç ve mülteciler konusuna indirgenmiş, bir ‘al-ver’ yaklaşımına kilitlendi. AB’nin genişleme politikaları konuşulurken, Batı Balkanlardaki pek çok ülkeden bahsedilirken, Türkiye’nin aday ülke olarak adı zikredilmiyor bile. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in, geçtiğimiz hafta, yeni komisyonun ilk çalışma gününde yaptığı konuşmada, genişlemeden bahsederken, Türkiye’nin adını telaffuz etmemesi büyük bir talihsizliktir. 60 yılı aşkın politik diyalog ve 20 yıllık adaylık süreci, tam anlamıyla derin dondurucuda. Bırakın üyelik müzakereleri ve vize serbestisini, ortak çıkarlarımızı ilgilendiren Gümrük Birliği’nin modernizasyonu konusunda adım atılması dahi, siyasi nedenlerle mümkün olamıyor” diye konuştu.
‘VATANDAŞLARIMIZA AB KONSOLOSLUKLARI ÖNÜNDE EZİYET ÇEKTİREN VİZE MESELESİDİR’
İmamoğlu, “Vatandaşlarımıza AB konsoloslukları önünde eziyet çektiren vize meselesidir. Bu sorunun çözülememesinden zarar görenlerin başında, AB ülkelerindeki okullara kabul edildikleri halde okullarına gidemeyen başarılı gençlerimiz geliyor. Avrupa ve Türkiye arasında köprü kuracak güce sahip bu gençler, vize duvarına toslamamalıdır. İkinci konu ise, Kıbrıs. Türk kamuoyu, Kıbrıslı Türklerin, BM çerçevesindeki barış planlarına ‘evet’ demişken, bu planları elinin tersiyle kenara iten Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Kıbrıs’ın tek temsilcisi olarak AB’ye kabul edilmesini haksız buluyor. Kıbrıslı Türklerin diplomatik izolasyonun sürmesini, Güney Kıbrıs’ın AB’nin sadece adanın kuzeyi ile ilişkilere değil, Türkiye ile ilişkilere de ipotek koymasını adil bulmuyoruz” dedi.
Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan ise “Şişli Belediyesi ve Sosyal Demokrat Belediyeler Derneği Başkanı olarak gururla ifade etmek isterim ki, Avrupa Birliği’nin: demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve sosyal adalet ilkeleriyle örtüşen çalışmalarımız yalnızca İstanbul’a değil, Türkiye’nin dört bir yanına yayılmaktadır.
‘BU HUKUKSUZ UYGULAMALAR, DEMOKRATİK KATILIM SÜREÇLERİNE İNANAN TÜM HALKIMIZI DERİNDEN ETKİLEMEKTE’
Bu değişim ve dönüşüm fotoğrafında üzerinde durmamız gereken çok önemli bir konu olduğunu belirten Şahan, “O da Türkiye’de demokratik katılımın en önemli mekanizması olan ve yüksek katılım oranlarıyla gerçekleşen seçimlerin, kayyum uygulamalarıyla hukuksuz bir şekilde tanınmaması gerçeğidir. İstanbul’un en yüksek nüfuslu ve en yüksek bütçeli ilçesi olan Esenyurt’un seçilmiş belediye başkanı Prof. Ahmet Özer, hukukla bağdaşmayacak bir şekilde görevden alınmış, yerine ise bir atanmış, merkezi idarenin bir temsilcisi; kayyum olarak getirilmiştir. Adaletin ve demokrasinin kurumlarını aynı anda yıpratan bu hukuksuz uygulamalar, demokratik katılım süreçlerine inanan yurttaşlarımızın güvenini zedelemektedir. Yerel yönetimlerin hareket alanlarının zayıflatılması ve seçme iradesi yok sayılarak yurttaşla bağının kopartılması, halkımızın refahını ve demokrasimizin geleceğini tehlikeye atan en büyük sorunlardan biridir. Sadece Türkiye’de değil, Avrupa’da da eşitsizliklerin yükseldiğini görüyoruz. Küresel ölçekte yaşanan çatışmaların, savaşların, göçlerin getirdiği güvensizlik atmosferi dünyanın her yerinde yurttaşları geleceksizlik duygusuyla baş başa bırakılmış hissediyorlar. Tam da bu nedenle, bölgesel olarak kopmaz bağlarla bağlı olan ülkelerin temsilcileri, siyasi liderler ve yerel yöneticiler olarak kaynaklarımızı ve deneyimlerimizi değerlendirmek üzere, yeniden masaların etrafında oturmalıyız” diye konuştu.
Konuşmalarının ardından toplantı, ‘Yerel Yönetimlerin Girişimcilik Ekosistemine, Yerel Ekonomik Kalkınmaya ve Girişimciliğe Katkıları’ başlıklı panel ile devam etti.