KTÜ'lü Profesör Açıkladı! Trabzon da Deprem Tehlikesi Altında...
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Hakan Karslı, ülkedeki deprem gerçeği hakkında açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Hakan Karslı, Trabzon’un deprem tehlikesi altında olduğuna vurgu yaptı. Doğu Karadeniz’de yaşanacak olan depremin 3 noktadaki faylardan etkilendiğini söyledi.
Prof. Dr. Karslı, sorun odaklı değil çözüm odaklı çalışmaların yapılması gerektiğine vurgu yaparak İl Risk Azaltma Planına dikkat çekti. Toplumun korkmamasını ve kulaktan doğma bilgilerle hareket etmemesi konusunda vatandaşları uyardı.
Prof. Dr. Karslı, Trabzon’daki ortaya çıkan 3 büyüklüğündeki depremle ilgili, “Küçük depremler mesela bazı heyelan kütlelerinin aşağı doğru gitmesiyle oluşur. Bunlar istasyonlarda kaydediliyorsa bu tür küçük şeyler verebilirler. Ama biz bunların deprem olduğunu kabul edelim. Bu hareketlerin yani tektonik hareketlerin o sistem içerisinde olağan şeyler. Bunlar konuşulma bile konuşulmaması lazım. Bunların hiçbir önemi yok. Onlar bilimsel amaçlı değerlendirilirler. Bunlar küçük küçük hareketlerdir. Biz aslında bu 4’leri, 5’leri bile konuşmamamız lazım ama maalesef ülkemiz bu anlamda henüz daha onları konuşmayacak, konuşamayacak yeterliliğe gelmediği için biz 4.4’ü de 3.3’ü de, 5.4’ü de konuşuyoruz” açıklamalarında bulundu.
Prof. Dr. Karslı, 3 noktadaki fay hatlarıyla ilgili şu cümlelere yer verdi: “Bizim bölgemizi tehdit eden fay sistemleri Kuzey Doğu Anadolu fay sistemidir. Bir de Karadeniz'in kuzeyinde yani bizim sahilimizin kuzeyinde yaklaşık 10 mil kadar açık olduğu ifade ediliyor. Bir ters fay niteliğinde bir de Gürcistan tarafından bizim sahilimize doğru gelen, Kuzeydoğudan Güneybatı'ya doğru uzanan Rize, Trabzon ve Ordu fayları var. Dolayısıyla bunların üzerinde olabilecek olan depremler bizleri etkiler. Yani biz onların tehlike sahası içerisindeyiz. Yoksa şu anda Malatya'da olan depremlerin bizim burayla ilgisi yok ve sadece hissedersek hissederiz. O kadar yani. Kesinlikle onların bizi tetiklemesi gibi burada herhangi bir fay hareketini tetiklemesi gibi hiçbir şey olamaz. Öyle bir sistematik yok.”
Trabzon’un muhtemel bütün risklerinin İl Risk Azaltma Raporuyla analiz edildiğine vurgu yaparak Prof. Dr. Karslı, “Anadolu fayı özellikle de Erzincan civarındaki alanlarda 6.5 ve 7 hatta daha büyük depremler olur ise onların buradaki hissedilme ve buraya verebilecekleri zararları, AFAD koordinatörlüğünde yürüttüğümüz İl Risk Azaltma Planlaması yaptık. Trabzon'un muhtemel bütün tehlikeleri orada analiz edildi. Deprem tehlikesini de analiz ettik. O günkü veriler üzerinden söyledik. Raporun eksikleri var ama sonuç itibariyle bir bilgi kaynağı oluyor.” şeklinde ifade etti.
Prof. Dr. Karsı, hazırlanan raporda Kuzeydoğu Anadolu fayını referans alındığını dile getirerek, “Bunlar bizim burada eğer yer, yapı ya da deprem yer yapı ilişkisi iyi kurulmamışsa, zemin büyütmesini doğru tahmin etmemişseniz, rezonansın doğru tahmin etmemişseniz, binalarınızın kolon kiriş yapılarını o depreme dayanıklı hale getirmemişsiniz o zaman binanız bundan zarar görür ve mühendislik hizmeti almamış, yetersiz olanlar da yıkılırlar. Ve eğer insanlar içerisinde varsa bunlarda ya can kaybı yaşanır ya da yaralanırlar. Yani durum bu. Şimdi biz Kuzey Doğu Anadolu Fayı'nı referans görmüştük raporumuzda. Bunu zaten AFAD'ın kendisi kendi sisteminde hazırlayıp bize göndermişti. Biz deniz içinde istedik ama deniz içindeki rapor henüz hazır değil. Sadece Kuzeydoğu Anadolu üzerinde olacak olan rapor bizde hazır. Kuzey Doğu Anadolu fayının kırılması bizim güneyimizdeki ilçelerimize daha yakın olduğu için bizim bölgemizi daha çok etkiler hale gelecek” sözlerini kullandı.
Raporda 217 tane eylemin belirlendiğini Prof. Dr. Karslı, “Depremin zararlarını azaltacak her türlü faaliyeti yaparız ki Risk Azaltma Planlamamızı biz bundan bir buçuk yıl önce hazırladık ve sunduk. Bunun içerisinde yaklaşık 217 tane eylem belirledik. Hangi kurumun kimin, ne zaman, ne şekilde, neyi yapacağı, yani herhangi bir depremden yani bir deprem olması durumunda bizim eksiklerimiz nelerdir? Bunları belirledik ve bunların bir an önce hızlı bir şekilde eksiklerin giderilmesi, yeni ya da yapılması gerekenlerin yapılması şeklinde bir raporumuz mevcut. Bu her alanda yapılan bir uygulama sadece deprem değil. Bunun içerisinde heyelan var, endüstriyel kazalar var, sel taşkın var. Yani bunların hepsini yaklaşık 5 farklı modülde aktarıldı. Deprem içinde bunları aynı şekilde titizlikle dile getirmiştik. Tabii her geçen gün yeni bilgiler ediniyoruz ve bu yeni bilgiler doğrultusunda yenileniyor. Umarım ilerleyen dönemde raporun güncellenmesi konusunda bu yenilikler de onlara ilave edilecektir” dile getirdi.
Prof. Dr. Karslı, Doğu Karadeniz’deki son zamanlardaki yapılaşmayla ilgili şu şekilde açıklamalarda bulundu: “Bizim bölgemizdeki yapılaşma son 15 yıldır sahil kesimlerine, alüvyon arazilerine ve dere yataklarına kaydı. Hatta yamaçlara, yamaç horozlarının üzerine doğru. Dolayısıyla buralarda hasarlar oluşturma riskini öngörüyoruz. Bu tür ortamlarda sorun bu nedenlerden oluşuyor. Yoksa Trabzon merkezli bir deprem beklentimiz yok. Yani var ama çok uzun vadeli bir beklentidir. 6.6 denen Trabzon'un hemen kuzeyinde denizin içerisinde niteliğinde. Yani iki tane kütle karşılıklı gelmiş. Bir tanesi dalmış. O dalma batmaz diyoruz biz ona. Orada bir ters nitelik var. Bu nerede kendini ispatladı? 1968’de Bartın'da. Aynı sistematik bu. Yani orada böyle bir deprem olduysa bu fay zonu üzerinde başka bir ilerleyen kısımlarında da olabilir ihtimalini bahsettiğim 3 tane üzerimize doğru gelen kırık hatları var. Bunlar mesela Gürcistan tarafında deprem üretebiliyorlar. Yani dahası deprem bu fay zonlarında üzerinde olabilir. Dolayısıyla olduğu zaman bunların gelecek olan sarsıntı dalgaları yani bunlar deprem dalgaları olarak ifade ediyor.”
Prof. Dr. Karslı, depreme karşı toplumun bilinçlenmesinin şart olduğunu vurgulayarak, “Depreme hiçbir şekilde önlem alamayız. Deprem olmak zorunda ve olmalı da çünkü Dünyanın yaşamı gereği bu lazım. Bugün bizim yeryüzü şekilleri itibariyle ve gördüğümüz tüm kaynaklarımızın oluşumu bu sistematikle alakalı. Yani deprem olmuyorsa dünya ölüyor demektir. Dolayısıyla deprem olacak. Depremi önleyemeyiz ama depremden oluşabilecek olan hasarları öngörerek azaltabiliriz. Nedir risk? Tehlikeniz var, tehlikemiz var mı? Var. Peki zarar gören o da var. O zaman biz ne yapacağız? Zarar görebilirliğimizi azaltacağız. Önce toplum bilinçlenmesi. Yer yer seçimlerimizi, kent yapılarımızı doğru yerlerde ve bunu yaparken de mühendislik hizmetini tam olarak uygulayacağız. Bütün bunları yaparsak o zaman riskleri en aza indiririz. Sıfırlayamayız ama en aza indiririz. Bir kişinin burnunun kanamadan da o binanın içerisinden çıkarabilirsek bu bizim için büyük başarı olacaktır. Önemli olan cana zarar gelmemesi. Sonuçta gördüğünüz üzere hemen hızlı bir şekilde binaları yapıyorlar veya yapacaklar. Ama hiçbir can geri gelmiyor. Onun için risklerimizi azaltırız. Hiçbir depreme engel olamayız” dedi.
Sözlerine devam eden Prof. Dr. Karslı, “İnsanlarımızın deprem bilincinde olmaları ve kulaktan dolma bilgileri değil bu işin gerçekten bilgi sahibi olan insanlarla irtibat kurmaları doğru olacaktır. Korkuya meal yok. Önemli olan tedbirlerimizi almak. Her vatandaşımız kendi evinin binasının yapısını, zeminini bina statiğini sorgulasın. Eksikleri varsa giderilmesi noktasında bunların giderilmesini istesin. Eski binalarımızın metruk yapılarımızın artık kentsel dönüşüme dahil edilmesi gerekir. Burada devlet ve vatandaşlar arasında tabii toplumun da mağdur olmadan dönüşümün yapılması ve daha güvenli binalarımızın yapılması gerek. Yer seçimleri çok önemli. Yer seçimlerine bilimsel karar verilmeli. İdari kararlar mutlaka olur ama bunlar eğer bilimsel açıdan çelişiyorsa bilimin yolundan gidilmesi gerekir. Biz bunları yıllarca uyardık, uyarıyoruz. Ama tabii idari kararlara bazen önüne geçemiyorsunuz. Maalesef Trabzon deprem tehlikesi altındadır. Ama bir depremin olması noktasında öyle bir bugün yarınlık bir durum yok. Hesaplardır, uzun vadelidir. Ama Kuzeydoğu Anadolu Fayı bizim için bir tehdittir. Aynı zamanda deniz içerisindeki faylar da tehdittir. Bu tehditleri göz önüne alarak biz hazırlıklarımızı yapalım ama deprem isterse olmasın” ifadelerine yer verdi.
Prof. Dr. Karslı, deprem gerçeğini kabullenmek zorunda olunduğuna dikkat çekerek, “Ülkemiz genelinde düşündüğünüz zaman görüyorsunuz işte. Bir yerde bunlar oluyor. Depremler olacak yani. Olmaması mümkün değil. Bizim niye oluyor diye sorgulamamamız lazım. Biz bunların oluşturacağı hasarlara, zararlara karşı tedbirlerimizi alırsak ondan sonra hiçbir sorun yaşamadan hayatımıza devam ederiz. Bu konuda irade koyuldu. Bunu biz de doğru bulduk. Ve bu çalışmaların içerisinde yer aldık. Hep deprem öncesi hep deprem sonrası veya daha doğrusu afetler sonrası krizleri yönetmeye odaklı çözüm vardı. Önce hızlı ulaşım evet bu da önemli ama biz işi oraya bırakmadan öncesinde halledelim. Dolayısıyla ne oldu? Risk azaltma planları yapılmaya başlandı ve bu gerçekten çok değerliydi. Türkiye'de hemen hemen her İl Risk Azaltma Planlarını hazırladı. Bunları ilgili Valiliklere, oradan Bakanlıklara sunuldu. Şimdi üzerine görev alan tüm kurum ve kuruluşların, sorumluların bunu yakından takip edip, eksiklerin giderilmesi noktasında gerekli iradeyi koyması lazım. Bunu her yerde her zaman dile getiriyoruz. Bunun yolu başka türlü olmaz” sözlerini kullandı.
Prof. Dr. Karslı, depremin faturasın ağır olduğunu söyleyerek, “Ben kişisel olarak ancak bilinçlenebilirim. Sorgulama yapabilirim ama mali gerektiren işleri vatandaş boyutunda yapmamız çok zor. Dolayısıyla kamu desteğiyle bu işlerin bir an önce yapılması gerekli. Bir defa bina istatistiklerimizin depreme dayanıklılık hususunda kesinlikle taviz verilmemesi gerekir. Yer seçimlerine dikkat edilmelidir. Bilimin dilinden gidilmelidir. Dolayısıyla güvenli kentler, dirençli kentler ve artık akıllı kentler yapılmalıdır. Bunlar artık bir entegrasyonu gerektiriyor. Sadece teknolojik ve ekolojik olarak düşünmemek lazım. İşte görüyorsunuz ülkemiz doğal kaynaklı afetler açısından oldukça zirve yaptı. Yapıyor da. Coğrafyası gereği bu. Bir taraftan sel taşkın heyelan, bir taraftan deprem, bir taraftan yangın. Dolayısıyla bizim ülkemizin gayrisafi milli hasılasının yaklaşık yüzde 7’si kadarı bu noktalara gidiyor harcama olarak. Bizim bunları azaltarak, toplumun refahı için kullanmamız gerekir. Yani bunların hepsi bakın 100 milyar dolardan bahsediliyor. Bu gerçekten bütçeye bakıldığında çok büyük bir rakam. Ben bunun daha fazla olduğunu düşünenlerdenim. Dolayısıyla bunlar hepsi birbirini etkileyen işler. Riski azaltıcı bir liralık yatırım yedi liralık zararımızı engelleyeceğini, zararımızı ortadan kaldıracağını bilmemiz gerekir” açıklamalarında bulundu.