Tarih: 09.06.2023 16:38

Obezite cerrahisi nedir, kimlere uygulanır?

Facebook Twitter Linked-in

 Günümüzün en büyük sorunlarıdan biri haline gelen obezite cerrahisi nedir, nasıl ve hangi hastalara uygalanır, tedavi yolları, yanlış diyetler hakkında merak edilenleri Prof. Fatma Ela Keskin'e sorduk. Prof.Dr. Fatma Ela Keskin, doğru tedavi yöntemleri ve sağlıklı diyetlerle obeziteden kurtulmanın mümkün olduğu görüşünde. Prof.Dr. Fatma Ela Keskin'in bir de uyarısı var! Tedaviye başlamadan önce mutlaka endokrinolog ya da obeziteyle ilgilenen bir dahiliye uzmanı tarafından değerlendirilmek hayati öneme sahip. Keskin, "Kimse gidip de kendi kafasına göre ameliyat masasına yatmasın" diye uyarıyor.

OBEZİTE NEDİR, OBEZİTE BİR HASTALIK MIDIR?

Öncelikle gelin hep beraber obezite nedir, obezite bir hastalık mıdır? sorularının yanıtlarını öğrenerek başlayalım. Sorularımızı uzmanına sorduk, sizler için Prof.Dr. Keskin yanıtladı.

Keskin, "Obezite kendi başına bir hastalık. Obezite insanlardaki kalori alımının yakımından fazla olması sonucu ortaya çıkan bir metabolik hadisedir. Vücut kitle endeksi dediğimiz bir parametreyle kilonun boyun metrekaresine bölünerek hesaplanan bir yöntemle obezitenin derecesine karar veriyoruz.  Vücut kitle endeksi yirmi beşin  üstünde olan bireyler. overwate yani yüksek kilolu, fazla kilolu otuzun üstünde olan bireylerse obez oluyor. Otuz beşin üstü de morbid obez anlamına geliyor" dedi.

OBEZİTENİN NEDENLERİ NELERDİR?

Günlük yaşamda bireylerin yaşa, cinsiyete, yaptığı işe, genetik ve fizyolojik özelliklerine ve hastalık durumuna göre değişen günlük enerjiye ihtiyacı vardır. Sağlıklı bir yaşam sürdürmek için, alınan enerji ile harcanan enerjinin dengede tutulması gerekmektedir. Günlük alınan enejjinin harcanan enerjiden fazla olması durumunda, harcanamayan enerji vucutta yağ olarak depolanmakta ve obezite oluşumuna neden olmaktadır. 

İşte  Keskin'nin aktardığına göre obezitenin ortaya çıkmasının nedenleri:

"Vücutta istemediğimiz şekilde yağlanmanın artması istemediğimiz bölgelerde özellikle normal olması gereken insan kilosunun boya göre olması gereken bir kilo var. Yaklaşık on kadar altında olmasını istiyoruz. Onu aşmış oluyorsunuz. Karın şişliği vücudunuzun çeşitli yerlerinde yağ depolanması olarak ortaya çıkıyor obezite."

Obezitenin en yaygın nedenleri ise şunlar:

-Büyük oranda çok yemek yeme,

-Harcadığımızdan daha fazla besin maddesi almak gereksiz yere yemek,

-Aç olmadığımız halde yemek yemek,

-Abur cubur yemek, beraberinde egzersiz yapmamak,

-Yanlış beslenmek 

detail-photo-fancybox-0

 

OBEZİTENİN YOL  AÇTIĞI HASTALIKLAR NELERDİR?

Obeziteye bağlı olarak bir çok hastalık ortaya çıkmaktadır. Ne yazık ki obezite yaşam kalitesini düşürmenin yanında bir çok hastalık riskini de beraberinde getiriyor. 

Obezite zaten kendi başına bir hastalık olduğunun altını çizen Keskin, şöyle konuştu:

"Obezitenin eşlik ettiği birçok hastalık var. Bunlar hipertansiyon, diyabet, kalp hastalıkları, osteoporoz, kemik erimesi beraberinde bir takım  yürüyememe ve ona bağlı deformite bozuklukları, kas eklem ağrıları ve kas eklem hastalıkları, ve diyabet oluşumuna, insülin direncine neden olması açısından çok önemli bir hastalık."

detail-photo-fancybox-1

OBEZİTE CERRAHİSİ NEDİR VE HANGİ HASTALARA UYGULANIR?

Hastalarda tedavi yöntemleri belirlenme noktasında önemli noktalardan biride hastayı tanıyıp ona göre yol almaktır. Her hastada aynın tedavi yöntemi kullanmak yanlış. Peki hangi hastada hangi tedavi uygulanır sorusunun cevabını Prof. Dr. Keskin bizlere şöyle aktarıyor:

"Obezite cerrahisi, obez olan hastalarda uygulanan bir cerrahi yöntemi, birkaç tane yöntem var. işte midenin tüp şekline getirilmesi ya da baypas yapılması gibi bağırsaklara. Bu hangi hastalara uygulanıyor. bazında değerlendirilmesi gereken bir şey. Özellikle morbit obez olan  grupta yani demin söylediğimiz vücut kitle indeksi otuz beşin üstünde olan ve ek hastalığı olanlarda özellikle öneriliyor. Ama yirmi beş ile otuz arasında olan ve ciddi metabolik otuzla otuz beş arasında Olan ve ciddi metabolik hastalıkları olan obeziteye bağlı hastalarda da ve hasta bazında değerlendirilerek karar verilebilecek bir prosedür. 

Bu tamamen hasta bazında karar verilmesi gereken bir şey. Hastayı ele almak gerekiyor, her açıdan bir fizik muayenesine, klinik değerlendirmesini yapmak gerekiyor. Her hastaya her tedavi olmaz. Yani vücut kitle endeksinin yüksek olması lazım öncelikle. Ve dediğim gibi otuzla otuz beş arasında ek hastalığı olması gerekiyor. Otuz beşin üzerindeki hastalarda direkt belki uygulanabilir. Ve hastanın bu süreçten sonraki dönemi idare edebilecek düzeyde olması gerekiyor. Çünkü bu çok kolay bir prosedürmüş gibi lanse ediliyor. Ama sonrasında takip gerektiren hasta için zor bir dönemin başladığı ayrı sıkıntılı bir dönem. Bu ameliyatlar sonrasında bir takım vitamin, mineral, eksiklikleri olabiliyor. Midenin küçülmesine ve bağırsaklara bağlanmasına bağlı olarak o yüzden bu hastaları mutlaka takip edilmesi gerekiyor.

YEME BOZUKLUĞUNU AŞMAK İÇİN PSİKİYATRİK DESTEK ŞART

Ayrıca obezitenin temelinde yatan yeme bozukluğu gibi problemler varsa hastada bu hastalarda yaparken çok ciddi psikiyatrik gerekiyor. Çünkü yeme bozukluğu, obezite cerrahisiyle düzeltilebilecek bir şey değil, bu tamamen psikolojik bir şey. Dolayısıyla hasta obezite cerrahisinden beş yıl sonra gerisin geriye verdiği kiloları daha fazla olarak geri alabilir. Dolayısıyla bunu hastayla güzel konuşmak, hastayı dediğim gibi birey olarak değerlendirmek lazım. Eğer gerçekten yeme bozukluğu, işte emosyonel yeme dediğimiz, canı sıkılınca yeme, depresyona girince yeme ya da çok sevinince yeme gibi durumlar varsa bunu mutlaka bir konsey halinde değerlendirip, içinde psikiyatristinde olduğu fizik tedavinin de olduğu bir grup doktorla değerlendirip ondan sonra karar vermek gerekiyor. Her bireye uygulamak doğru değil."

OBEZİTE CERRAHİSİNİN KOMPLİKASYONLARI NELERDİR?

Obezite cerrahisinin ülkemizde de rahatlıkla yapılan cerrahi bir işlem olduğunun altını çizen Keskin, "Obezite cerrahisinin mekanik komplikasyonları olabilir,  yapılan cerrahi prosedüre bağlı olarak bir takım bağırsak tıkanıklıkları gelişebilir. Ama bu çok sık gördüğümüz şeyler değil. Genellikle obezite cerrahisi ülkemizde de rahat olarak yapılan bir cerrahi. Ama sonrası takipler önemli dediğim gibi. Hastanın bir takım vitamin, mineral, demir düzeylerinin takip edilmesi gerekiyor, diyet tedavisinin çok iyi ayarlanması gerekiyor. Çünkü hasta obezite cerrahisinden sonra hemen her şeyi yiyemiyor. Sıvı gıdalarla başlamak gerekiyor, onu güzel bir diyetisyen ekiple toparlamak gerekiyor. Ancak o zaman istediğimiz başarılı sonuçları ve komplikasyonsuz sonuçları elde edebiliyoruz. 

OBEZ HASTALAR CERRAHİYE GİTMEDEN ÖNCE MUTLAKA ENDOKRİNOLOG GÖRMELİ

Hastaların cerrahiye gitmeden önce yani mutlaka bir endokrinolog ya da obeziteyle ilgilenen bir dahiliye uzmanı tarafından değerlendirilmesi lazım. Yani her hasta cerrahiye gönderilemez. Yani çünkü bu çok yaygın yapılmaya başlandı artık. neredeyse her köşede obezite cerrahisi yapılıyor. Ya buna bağlı ölümle ile sonuçlanan durumlar da gördük ülkemizde. O yüzden  mümkün mertebe lütfen kimse gidip de kendi kafasına göre ameliyat masasına yatmasın. Mutlaka öncesinde bir değerlendirmek için bir uzmana gitsin. Çünkü şöyle söyleyeyim, bazen obezitenin altında yatan sekonder endokrin hastalıklar olabiliyor, mesela kuşing hastalığı, kuşing sendromu gibi kortizol yüksekliği olabiliyor ya da insülin direnci olabiliyor. Dolayısıyla bunu önce mutlaka bir hekimle görüşüp onun önerilerine göre hareket etmek gerekiyor. Bazen çok düşük vücut kitle endeksli insanlar, yirmi sekiz mesela geliyor, obezite cerrahisi olmak istiyor ama o insan aslında çok az bir eforla normal vücut ağırlığına inebilir. Bu tür hastaları oldukça komplike bir cerrahiye yönlendirmemek lazım. Dediğim gibi o da sonrasında yani ameliyatın kendisi kolay, ama takip süreci zor. Ve sonradan kilo aldığınız zaman tekrar cerrahi olamayacağınız bir durum var, gerisin geriye çok fazla kilo alan hastalar var.

HİÇ DİYET YAPMAMIŞ KİŞİYE CERRAHİ OPERASYON YAPARSANIZ YİNE KİLO ALIR

Benim söyleyebileceğim bunların mutlaka öncesinde bir değerlendirmesinin yapılması ve sadece cerrahla değil. Yani mutlaka önce  bir obeziteyle ilgilenen dahiliyeli ya da endokrinologlar olabilir. Mutlaka gidip ondan öneri almak gerekiyor. Biz zaten hazır bulduğumuz ve gerçekten yapması gerektiğini düşündüğümüz hastalara kendimiz öneriyoruz. Bu bir tedavi yöntemi en nihayetinde ama öncesinde her şeyinde denenmiş olması gerekiyor diyetlerin. Hiç diyet yapmamış bir insana obezite cerrahisi yaparsanız dediğim gibi geri kilo alır o insan. Önce bir kere kafasında obeziteyi çözmek istediğini görmek gerekiyor. Ya da çok fazla eşlik eden hastalığı varsa obeziteye bağlı tabii ki onları da ameliyat etmek gerekiyor ama hep kontrollü, hep hasta bazında değerlendirerek yapmak gerekiyor bunları" diye konuştu.

MİDE BALONU UYGULAMASI NEDİR, HANGİ DURUMLARDA UYGULANABİLİR?

Modern çağın en sık görülen hastalıklarından biri olan obezite, vücutta oluşturduğu problemlerin yanında akut veya kronik birçok ölümcül hastalık türünün gelişiminde rol oynaması sebebiyle ciddi bir sağlık sorunudur. Estetik anlamda istenmeyen bir görünüme neden olması, bunun yanında psikolojik bozuklukları da beraberinde getirmesine ek olarak akut veya kronik çok sayıda hastalık açısından da obezite bir risk faktörüdür. Bu nedenle sağlığını korumak isteyen tüm bireylerin ideal kilolarını koruması, obezite sorunu yaşayan hastaların ise hekim ve diyetisyen öncülüğünde ideal kilolarına ulaşmaları gerekir.  Bunun en etkili yollarından biride mide küçültme yöntemi olan mide balonu uygulamasıdır.

Cerrahi işleme gerek duymadan mide balonu işlemiyle, mide küçültme yoluna gidilediğine dikkat çeken Keskin, konuşmasına şöyle devam etti:

"Mide balonunu daha çok gastroentolog  doktorları yapıyor. Mideye bir balon koyuluyor ve orada şişiriliyor endoskopik olarak. Ve o balonun amaç burada aynen mide küçültme gibi Boyutunu küçültmek. Çünkü obeziteye bağlı olarak mide genişliyor. Ve mideniz ne kadar genişse o kadar fazla yemek yiyorsunuz. Burada amaç gerçekten hacim olarak mideyi küçültmek. Ve hastanın daha az yemesini, daha az acıkmasını, daha uzun süre tok kalmasını sağlamak. Dolayısıyla mide balonu da uygulanan Bir yöntem.  Endoskopla yapılıyor. Ama burada da gene aynı şekilde hastanın emosyonel yeme bozukluğu var mı? bundan sonraki dönemi nasıl değerlendirecek? Nasıl geçirecek? Çünkü yoğun bir bulantı olabilir balondan sonra. Midenin aşırı küçülmesine bağlı Bunları hastayla konuşup birebir anlatmak ve hasta bazında tekrar değerlendirmek gerekiyor."

OBEZİTE KANSERE YOL AÇAR MI? 

Obezitenin bir çok hastalığa davetiye çıkardığına vurgu yapan Keskin, "Tabi ki obezitenin eşlik ettiği bazı kanserler var meme kanseri, kolon kanseri gibi kanserlere eşlik ettiği düşünülüyor ve literatürde de mevcut bunlar. Dediğim gibi obezite zaten kendi kendine bir hastalık. kansere de neden olabiliyor maalesef" uyarısında bulundu. 

AMAN DİKKAT! YANLIŞ DİYETLER ÖLDÜRÜYOR?

Konu kilo vermek olunca insanların gözü dönebiliyor ve sağlıksız olduğunu bile bile acayip yollara başvurabiliyorlar. Verilmek istenen kilolar fazla ise bu işin doktor kontrolünde yapılması en sağlıklısı. Çünkü kilo vermek isterken başvurduğunuz yollar, sağlığınızı ciddi derecede bozabilir.

Kilo vermek sağlık için altın standart olsa da yanlış diyet stratejileri bağışıklık sisteminin hasarlanması, saçların dökülmesi, kalp ve damar sisteminin zarar görmesi gibi önemli sağlık problemlerini de beraberinde getiriyor.

Konunun uzmanı Prof. Dr. Keskin, yanlış diyetlerin istenmedik sonuçlar doğurduğuna hatta ölümle sonuçlanacağına dikkat çekiyor. Yanlış diyetlerden uzak durulması ve mutlaka doktor kontolünde diyete başlanması gerektiğini söyleyen Keskin, şöyle devam etti:

"Hastaya diyet seçerken hasta bazında değerlendirmek gerekiyor. Çünkü bazı insanların insülin direnci var, bazılarının yeme bozukluğu var, insülin direnci olan hastalarda ek faktörler mutlaka değerlendirilmeli, onlarda uzun açlık gibi diyetler yapılmamalı. Kalp hastalarında, kolesterolü yüksek hastalarda sık ketojenik diyetler yapılmamalı. Tek yönlü beslenmenin olduğu, sadece protein yeme sadece işte karbonhidrat yeme gibi diyetleri önermiyoruz. Çünkü insanların gün içerisinde alması gereken bir karbonhidrat, yağ ve protein düzeyi var. Yani onu tek taraflı beslenilmesi demek bir takım gene vitamin, mineral eksikliklerine, vücutta kas kaybına, işte bağırsak sisteminde bozukluklara neden olabiliyor. O yüzden tek yönlü diyetleri de çok önermiyoruz. Bunu da mutlaka bir uzman diyetisyen ve uzman hekim önerisiyle yapılmasını öneriyoruz. Önce hastaların kendi bazında klinik değerlendirmesinde ardından biyokimyasal analizlerinin yapılmasını ve ondan sonra da gerekli önerilerle Istiyoruz."

detail-photo-fancybox-2

SOSYAL MEDYADA GÖRDÜĞÜMÜZ HER DİYETİSYENE GÜVENİP GİTMEYİN!

Son zamanlarda sosyal medyada uzman olmayan kişilerin yanlış diyetler uyguladığını ifade eden Keskin güvenirliğinden emin olmadığımız hiç bir diyetisyene gitmemek gerektiğini hatırlatarak, şu ifadeleri kullandı:

"Yani sağlıkla ilgili her konuda, zayıflatıcı çay bilmem neler falan sosyal medyada gırla. Ama onların hiçbirini kullanmayı önermiyoruz. Onların hepsinde toksik maddeler olabilir. Zehirlenmeler yaşanabilir. Karaciğer, böbrek yetersizlikleri gelişebilir. Yani öyle şeyler merdiven altı ilaçlar, çaylar falan onları kesinlikle kullanılmasını önermiyoruz. Kesinlikle bir zmana danışmak gerekiyor."

OBEZİTENİN PSİKOLOJİK ETKİLERİ NELER ? 

Obezite kişileri  fiziksel olarak etkilemekle kalmaz aynı zamanda psikolojik pek çok sorunu da beraberinde getirebilir. Şişman insanlar çevreleri tarafından dışlanıp eğlence konusu olabiliyorlar. Bunlar hastanın kendini dışlanmış hissetmesine, yalnızlığa itilmesine ve hepsinden önemlisi özgüvenlerini kaybetmesine yol açabililiyor ve bireyin sosyal yaşama uyum sağlamasında zorlanmasına sebep oluyor.

Çevresine kendini kanıtlamaya çalışan birey önce kendilik değeri açısından tatmin olmak istiyor. Kendine güvenmeyen birey ise bireyselleşemiyor. Obeziteye bağlı gelişen özgüven sorunu müdahale edilmediğinde bir adım sonra depresyona dönüşebiliyor. Kısaca depresyon  obezitenin yol açtığı en önemli psikolojik sorunu haline geliyor. 

Obezitenin insanlar üzerinde psikolojik hastalıklara sebep olduğuna işaret eden Prof. Dr. Keskin, "Şimdi obezitenin çok psikolojik etkisi var. Bir kere obez insanlar aslında biraz toplumdan dışlanmış gibi görünüyorlar. Çünkü onlar diğer insanlar kadar aktif olamıyor. Işte fiziksel özellik yüzünden dışlandıklarını düşünüyorlar. Bunlar da belki onların emosyonel yeme ihtiyaçlarını arttırıyor. Dolayısıyla mutlaka bu insanlara inanmak gerekiyor, bir obez mutlaka zayıflamak istiyordur. Yani bizde mesela hekimler arasında da işte bu zamana kadar niye zayıflamadınız? Neden ağzını tutmuyorsun? Neden hala yiyorsun gibi baskılayıcı cümlelerle hastayla konuşmamamız lazım. Çünkü bu hastalar gerçekten çok hassas, bu bir hastalık bunu öyle yorumlamak lazım ve hastaya sonrasını yani daha sonra obeziteye bağlı başına gelebilecekleri anlatmak, göstermek gerekiyor. Ve gerçekten onun zayıflamak istediğine inanıp, onunla beraber yola çıkmak gerekiyor. Bu uzun bir yolculuk mutlaka birçok doktorun da içinde olması gereken diyetisyenin, doktorun, fizyoterapistin, belki spor eğitmeninin beraber çalışması gereken psikiyatristik bir alan. Ama önce hastaya inanmak da gerekiyor. Çünkü onu kendisine olan inancını da böyle arttırabiliyoruz. Hastanın zayıflamak istediğine de inanmak gerekiyor. Bir yerden başlamak gerekiyor öyle ya da böyle. Elimizde sadece obezite cerrahisi yok tabii ki. Medikal tedaviler de var şu anda uygulanan bizim yaptığımız ciddi diyet egzersizlerle çok güzel kilo veren hastalar var. Yani bunları hasta bazında değerlendirip uygun şekilde bir yerden başlamak gerekiyor. Ama önce hastanın buna inanmasını Sizin de ona inandığımızı göstermemiz gerekiyor" sözlerine yer verdi.

SAYILARLA DÜNYADAKİ OBEZİTE SORUNU

Dünya Sağlık Örgütü'ne (DSÖ) göre, dünya genelinde 1 milyardan fazla kişi aşırı kilolu veya obez sayılıyor. Bu kişilerin 650 milyonunu yetişkinler, 340 milyonunu gençler, 39 milyonunu çocuklar oluşturuyor. Her 7 erkekten 1'i ve her 5 kadından 1'i obeziteyle mücadele ediyor

Neredeyse artık beş bireyden bir tanesi obez. Dünyanın yüzde yirmisi obez hastası ve buna ek olarak ölüm oranları da çok yüksek. Ölüm oranları normal ve zayıf bireylere göre de daha yüksek.

detail-photo-fancybox-3

PROF. DR. FATMA ELA KESKİN KİMDİR?

1971 doğumlu Fatma Ela Keskin, 2001 İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunudur. İç Hastalıkları Endokrinoloji, Diyabet, metobolizma hastalıkları programından "Doçentlik" eğitimi tamamlamıştır. 

Bir çok bilimsel projede yer almış, yazmış olduğu makaleler ulusal ve uluslararası hakemli dergilerde yer verilmiştir.

Eğitim ve meslek hayatı boyunca katılmış olduğu kurs ve seminerler ile kendisini geliştirmeye devam etmiştir. Prof.Dr.Fatma Ela Keskin evlidir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —