Tarih: 25.08.2023 10:03

ORDU’DA RADO RİZE’DE BABA DURSUN

Facebook Twitter Linked-in

RİZESPOR’UN UNUTULMAZ KALECİSİ DURSUN KARAMUSTAFA İLE TARİHE YOLCULUK

O futbolun en zor zamanlarında kömür tozlu toprak sahalarından gelen bir futbol emekçisi. Ordu’da Rado, Rize’de Baba Dursun lakabıyla anılan unutulmaz kaleci Dursun Karamustafa. Rizespor’un ilk şampiyonluğunda yer almış, kişiliğiyle kaleciliğiyle ve sahaya çıktığında başından eksik etmediği beyaz şapkasıyla iz bırakmış bir hemşehrimiz. Kendisiyle Rizespor’u ana konu olarak ele aldığımız güzel bir söyleşi gerçekleştirdik.

 

KALE ARKASINA KAÇAN TOPLARI YAKALAMAKLA BAŞLADI KALECİLİĞİM

Dilerseniz, doğum tarihinizden futbola nerede nasıl başladığından başlayalım söze

1947 yılında Ordu Fatsa’da doğdum. Babam Mahmut Cemal Karamustafa İstanbul Tramvay İdaresi İETT’de vatmandı. Dolayısıyla biz de İstanbul’a geldik. İlkokul üçüncü sınıfta İstanbul’a gittim. 4. - 5. Sınıfları Balat’ta okudum. Orada kömür tozları arasında yumuşak bir yerde futbol oynuyorlar biz de arkaya kaçan topları tutup yakalayıp onlara atıyoruz. Adaletspor’un kalecisi Ömer abi vardı. Arkada topları toplarken Ömer abinin yaptığı hareketleri yapma eğilimi içerisindeydim. Atlıyorum topu tutuyorum, o arada da Ömer abi arkaya doğru baktı ve benim topa yatışımı gördü. Antrenman bittikten sonra “gel yavrum” dedi bana, gittim yanına. “İsmin ne senin” dedi, “Dursun” dedim. “Seni kaleci yapayım mı, sen kaleciliği iyi yapıyorsun aferin” dedi. Benim öyle bir hoşuma gitti ki o sözler, motive etti. Bir özgüven geldi.

 

DİNYAKOS AYAKKABI ALMAK MÜCİZE İDİ

Bu teşvikler sizi daha da heyecanlandırmış olmalı

Aynen öyle. 9 yaşındayım. Başladı bana top atmaya, işte “şöyle yapacaksın”, “böyle yapacaksın”, aferin diyor. Bende dediklerini harfiyen yerine getiriyordum. “Babandan izin al, sen iyi kaleci olacaksın” dedi. Ben müthiş motive oldum orada, sonra ilkokulu bitirdikten sonra ortaokulu Karagümrük’te okumam gerekiyordu. Balat’tan Karagümrük’e Oradan da Draman’dan gidiyoruz. Orda Beden Eğitimi öğretmeni hentbol dersinde “sen kaleye geç” dedi. Ben kaleye geçmeye başladım. Ben de kalecilik sanki mesleğimmiş gibi devam ediyordum. Bu arada Karagümrük takımı Vefa Stadından antrenman yapıyor.  Vefa da Karagümrük de birinci ligde yer alıyorlardı. Metin Türel,  kaleci Baskın, Kadri Aytaç’ın, Küçük Kadri, kaleci Sümer, Galatasaraylı Tarık gibi dönemin yıldızlarıyla iç içeydik. Bir gün Karagümrük Stadında antrenmandayım Kaleci Baskın meşhur Dinyakos ayakkabı almış ama ayakkabısını kalenin içine doğru atmış çorapla kalecilik yapıyor. Antrenman bitti, ayakkabıları unutmuş soyunma odasına gidiyor, ben ayakkabıyı alıp arkasından koştum “Baskın abi, ayakkabıyı unutmuşsun” dedim.  Oğlum bunlar ayaklarımı sıkıyor, senin olsun dedi. Dünyalar benim oldu. O zaman Dinyakos ayakkabı almak bizim için mucize bir şeydi. Ama sevincim kısa sürdü. Ayakkabı ayağıma büyük geldi.

 

ZOR ZAMANLARDAN GEÇTİK

Peki babanızın futbola ilginizi nasıl karşılıyordu?

Tabii babam beni oralarda geziyorum diye kulağımı çekerek beni eve getiriyordu, nasihat ediyordu. Çünkü ayakkabılarım eskiyordu, altına karton koyuyordum su girmesin diye. Yokluk vardı. Sonra hayatımız değişti. Babam emekli oldu, bizim Ordu’ya gelmemiz gerekti. Gelince ortaokul son sınıftı, Karadeniz İdman Yurdu diye amatör bir takım vardı, orada oynamaya başladım. Ticaret Lisesinde okuyorum.

 

SÜRAT ABİ KALESİNİ BANA BIRAKTI

Peki Orduspor serüveniniz nasıl başladı?

Memleketimin Kulübü Orduspor’un kuruluşunda varım. 1967 yılında Orduspor kurulduğunda Galatasaray ve Türkiye millî futbol takımında sağ açık pozisyonunda forma giymiş olan İsfendiyar Açıksöz Orduspor’un ilk Teknik Direktörü olarak göreve getirildi. Oyuncu seçmeleri başladı. Ordu Ticaret Lisesi Giresun Ticaret Lisesiyle maç yapacak. Bunu duyuyor, maça ve maça geliyor. Ben o gün çok iyi oynuyorum. Beni, Pele Erol diye anılan esmer bir arkadaşımız onu ve Seyfettin Odabaş’ı beğeniyor. Bu şekilde Orduspor serüvenimiz başlıyor. 1967’de maçlar başlıyor, Necmi Perekli’li Özkan Sümer’li Trabzon’u yeniyoruz. Trabzonspor’dan teklif alıyorum. Bu sefer Ordu bırakır mı bizi. 1960-70 sezonunda Tamer Güney Teknik Direktörlüğümüzü yapıyor, aynı zamanda bizde stoper olarak da takımda yer alıyordu. Ankaragücü ile beraber aynı gruptaydık. Ankara’daki maçta kadroyu Tamer Güney açıkladı, 19 Mayıs Stadında oynanıyor maç, ama ben yokum. Lisede okuduğum için. Biz de soyunma odasında bekliyorum. Ama Sürat abi erken geldi soyunma odasına. Geldi bana sen ne oturuyorsun burada dedi. Bekliyorum dedim. Çık oyna kendini göster transferini yap dedi. Sürat abi Tamer hocaya koridorda yakaladı ve bu sezon Dursun’un hakkı o oynayacak dedi. Beni koridorda sürdü ve çıktık sahaya. O gün müthiş bir kalecilik yaptım ve bizim Raşit’in attığı golle sahadan 1-0 galip ayrıldık. Namağlup takımı yenmiştik. Rakip takım taraftarı bizi alkışladı. Sürat abi oyun kalesini bana bırakmıştı. Günümüzde böyle bir jestin yapılacağını düşünemiyorum. Ankaragücü taraftarı Orduspor sanki şampiyon olmuş gibi bütün futbolcular beni omuzlara alarak sahanın kahramanı olarak soyunma odasına götürdüler. Dönemin meşhur dergisi Fotospor kocaman bir başlık atmıştı: Ankara panteri.

 

ŞAPKASIZ ÇIKMAM

Birazda Rize’den, Rizespor’dan söz edermisiniz.

Ankarademirsyor, Kayserispor, Ankara Şekerspor beni transfer etmek istediler. Ben de üniversite yıllarıma geldi. Ankara’ya gittim. Ankara Şekerspor ile anlaştım. Orda bir yıl oynadım. 1970-71 sezonunda Rizespor’a transfer oldum. O dönemin flaş transferi Rizeli Dede Sultan Demircan tarafından Fenerbahçe’ye kaçırılan Cemil Turan’dı. Cemil bu transferden 180 lira almıştı. Ben Rizespor’dan 120 lira transfer ücreti aldım. O dönemin şartlarında büyük paraydı. Rizespor’da ilk sezonumda Teknik Direktörümüz Mustafa Özkula idi. Ülkemize bakan olarak hizmet vermiş olan Faruk Nafiz Özak takım kaptanımızdı. Şenol Birol, Ahmet Şahin, Ali Kemal Denizci, Ali Yavuz gibi Türk futbolunda iz bırakmış isimlerle aynı takımda yer almak anlatılmaz bir duyguydu. 1972-73 sezonunu 38 puanla şampiyon olarak bitiren Malatyaspor’un ardından 36 puanla ikinci tamamladık. Bir sonraki sezon Teknik Direktörlük görevine Galatasaray’ın ve Türk futbolunun efsane ismi Bülent Eken getirildi. Sezona şampiyonluk parolasıyla girdik. Rize’yi Rizelileri çok sevdim. Onlarda beni. Yugoslav kaleci Radoviç’e benzerliğimden dolayı Ordulular bana Rado lakabını takmışlardı. Rize’de Rado lakabının yerini Baba almıştı. Rizeliler bana Bana Dursun diye hitap ediyordu. Halen bu durum devam eder. Sahaya beyaz şapka ile çıkmak benim bir uğurumdu. Bu durumu taraftarlarda çok benimsemişti.

 

MİLLİ LİGE MERHABA DEDİK

Rizespor’da şampiyonluk yaşadınız

Rizespor taze bir heyecanla yeni sezona /1973-74) yelken açarken teknik patronluğa Türk futbolunda saha içi pratiğinin yanı sıra teorisyen olarak da ustalığa yürüyen Bülent Eken’i getirmişti. Trabzonspor’dan Mehmet Cemil, İlhan, Osman, K. Mehmet, Tuncay, Çorum’dan Cengiz, Giresunspor’dan İsmail’in yanı sıra Çayelispor’dan Hüseyin de transfer edilmiş, genç takımdan Engin de A takım kadrosuna alınarak geniş bir kadro oluşturulmuştu. Kadromuzda ben, Engin (Kaleci), İlhan (Kaleci), K. Mehmet, Hürrem, Mehmet Cemil, Cesarettin, Erbil (2. Kaptan), Hüseyin, Tamer, Musa, Erkan, Cengiz, İsmail Karali (Kaptan), Ayhan, Osman, B. Mehmet, Miraç, Cahit, Tuncay, Metin, Ali Kemal Burhan ve Hasan yer alıyordu. Çorumspor ile birlikte son haftalarda rakiplerinden iyice kopan Rizespor ligi ilk iki sırada tamamlayarak ikinci milli lige merhaba diyordu. Rize kenti uzun yıllar özlemle beklediği tarihi başarıyı büyük bir coşkuyla kutlarken artık çay bahçelerinde futbol ve Rizespor odaklı sohbetler bir başka keyifli yaşanıyordu. Aslında ikinci Milli Lig kurulurken 1967/68’deki ilk sezonunda Rizespor’un adı bu yeni ligin kütüğüne kaydedilmiş, “Sahanız yetersiz” şeklinde bir bahane ile son anda çalım atılarak bir alt lige kaydırılmıştı. İşte bu ikinci lige terfi şampiyonluğu, bir anlamda Rize’nin futbolda iadei itibarı, Rize’yi bu lige yakıştıramayanlar için de “Biz Rize’yiz, biz varız, biz bize yakışanı yaparız” şeklinde tokat gibi bir cevaptı.!

 

RİZE’DE ÇOK GÜZEL GÜNLERİM OLDU

Rize deyince ne hissedersiniz.

Heyecanlanır, eski günleri hatırlarım. Rizespor’da Teknik Direktör Mustafa Özkula, Bülent Eken, Sabahattin Erman ile Turgut Kafkas ile çok güzel yıllarım oldu.  Ve orda profesyonel oldum. Şampiyonluklar yaşadım. Kuzu Hüseyin, Sarı Hüsnü gibi Rizeli güzel yürekli futbolcu arkadaşlarım oldu. Rizeliler samimi ve içten insanlar.  Rizespor’a gönül vermiş Rizespor’a gönül vermiş Bahattin Coşkun, Tuncay Mataracı, Ali Baba Çillioğlu, Muharrem Kürkçü, Avni Ocak, Evşan Kotil, Metin Akmehmet, Mustafa Zeki Rakıcıoğlu, Anzerli Kemal Özkan, Nuri Akbulut, Paşalı Alaman, Mustafa Zeki Rakıcıoğlu, Hamit Oral, İsmail Hakkı Fırtına ve Hasan Kemal Yardımcı gibi güzel insanları tanımak şanstı. Hasan Kemal Yarımcı Bey vefalı bir insandır. Onu başkanlığında Rizespor Şampiyon olunca ben ve gibi Rizespor’a emeği geçen isimleri Rize’ye kutlamalara davet etti. Bizi onurize etti.

 

EN AZ GOL YİYEN KALECİ

Rizespor sonrası futbol hayatınız nasıl devam etti?

Sonra Trabzon’a geçtim. Sebatta takım kaptanıydım. Bir yıl oynadım. Tokatspor’a geçtim. Türkiye liglerinin en az gol yiyen kalecisi seçildim. Orduspor birinci ligdeydi, beni geri aldı. İki yıl da orada oynadım. Sonra askere gittim. Amasyaspor ve Çorumspor’da oynadım. 81-82 sezonunda faal futbol hayatıma Çorum’da noktayı koydum. 62 yılından 82 ye kadar hiç ara vermeden yirmi yıl futbol hayatım devam etti.  Bunun sonrasında Orduspor altyapısında bir yıl çalıştım. Antrenörlük C kursuna katıldım. Altı ay sonra lisede beraber olduğum bir arkadaşım Hopada belediyede muhasebe müdürüydü. “Hopaspor’a antrenör alacağız gelir misin” dedi. Çok cazip bir teklifti. Bu büyük bir cesaretti. Özgüven işi ve ben gelirim dedim. İki yıl orda çalıştım. Turhalspor, Termespor, Amasyapspor. Vezirköprüspor, Erzurumspor, Boluspor, Düzcespor, Zonguldakspor takımlarında görev çalıştım. Orduda değişik yıllarda 3 yıl görev yaptım. Hopa’da beş kez görev yaptım. O bakımdan çok değerlidir. Çıktığım her kapıyı açık bırakmışımdır. Bir gün tekrar dönerim diye.

 

 

FUTBOLLA DOLU YİRMİ YIL

Güzel hatıralardan şu anda aklınıza gelirse…

Kaleci Mustafa Özbey, Rizespor’da beraber oynarken ısınmaya çıktık. Bir Ankara takımı gelmişti. Isınma bitti. Girerken baktım tribünde Trabzonspor Efsane Teknik Direktörü Ahmet Suat Özyazıcı, Başkanı Şamil Ekinci ve Kaptanı Faruk Nafiz Özak var. Transfer için futbolcu izliyorlar. Soyunma odasına doğru giderken bizim kaleci Mustafa yolumu kesti, “yukarıda kim var gördün mü” dedi. “Gördüm” dedim. “Oğlum gel” dedim. Benim Avrupa eldiveni, kaleci kazağımı çıkardım ona verdim. “Çık sahaya göster kendini” dedim. Çıktı oynadı. Önce Bursaspor’a gitti. Sonra Beşiktaş’ın kaptanı oldu. Yirmi yılın içinde şampiyonluklarımız var. Rizespor, Orduspor’da yaşadım. Küme düşme yaşadım. Bunlar keyifli ve zevkli taraflar. En güzel hatıralarım çok güzel değerli sporcular bıraktım.

 

ÖZÜMÜZDEN KAOPMAYALIM

RİZELİ DOSTLARA SELAMLAR

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Ben iki taraflı oldum. Annem Rizeli, babam Trabzonlu, ben Ordu’da doğmuşum, şu anda Samsun’da yaşıyorum. Eşim Hopalı. Samsun’da yaşıyorum. Ben Rado Dursun olarak anılıyorum, şimdi yaşlandığım için daha çok Baba Dursun diyorlar. Karadeniz’i özümsemişim. Türkiye’nin en yetenekli olduğu yer Karadeniz diye düşünüyorum. Ordunun zirve yaptığı dönemlerde Ordulu sporcular çoktu. Avrupa Kupalarında oynama hakkı elde eden Orduspor kadrosunda ben de vardım. 18 kişilik kadroda 13-14 tane Ordulu vardı.  Rize’de durum aynıdır. 1984-85 sezonu Rizespor’un şampiyon kadrosunda sadece üç tane Trabzonlu vardı. Bütün kadro Rizelilerden oluşuyordu. Trabzon da aynı kendi yetiştirdiği futbolcularla tavan yaptı. Özümüzden kopmamalıyız. Rizeli dostlarımı en kalbi duygularla selamlıyorum…

 

Fatih Sultan KAR / İST.


 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —