İstanbul Şehir Tiyatroları, 22-25 Ekim tarihleri arasında çeşitli sahnelerde göz alıcı oyunlarla izleyicileri karşılıyor. Kağıthane'den Üsküdar'a, Ümraniye'den Beylikdüzü'ne kadar farklı mekanlarda yer alacak performanslar, tiyatro tutkunlarının merakla beklediği sahne şölenine dönüşecek. Her biri özgün temaları ve farklı anlatım biçimleriyle öne çıkan bu oyunlar, tüm yaş gruplarındaki izleyicilere hitap etmekte.
Yoldan Çıkan Oyun
Yoldan Çıkan Oyun, izleyicilere bol kahkahalı anlar vadediyor. Amatör bir tiyatro ekibinin, sahneye koymaya çalıştığı klasik cinayet oyununda yaşadıkları talihsizlikler, hem absürd komedi unsurlarını hem de fiziksel mizahı ustalıkla harmanlıyor. Perdenin açıldığı andan itibaren, her şeyin ters gittiği bu gösteride, dekorun çökmesi, aksesuarların kaybolması ve oyuncuların repliklerini unutması gibi beklenmedik durumlar sahne alıyor. Ama asıl mesele, her şeye rağmen oyunun devam etmesidir. Bu muhteşem üretim, seyirciyi çeşitli sürprizlerle buluşturacak ve kahkahalarla dolu bir deneyim yaşatacak.
Geçmişin Gölgesi
Geçmişin Gölgesi, terkedilmiş bir binada geçen yoğun bir gerilim ve hesaplaşmanın hikayesini sunuyor. Yıllar önce iş birliği yapan eski bir polis ile doktorun, geçmişteki karanlık olaylarla yüzleşmeye karar vermesi, hikayenin merkezini oluşturuyor. Bu önemli karşılaşma, hem geçmişteki suçların gün yüzüne çıkmasını sağlıyor hem de izleyicilere derin duygusal anlar yaşatıyor. Macit Koper’in yazdığı, Barış Dinçel’in yönetmenliğini üstlendiği bu oyun, zihinlerde iz bırakacak bir sorgulama ile dolu.
Yatak Odası Komedisi
Yatak Odası Komedisi, dört farklı çiftin iç içe geçmiş yaşamlarını sahneye taşıyarak evliliğin çeşitli aşamalarını mizahi bir dille ele alıyor. Oyun, geleneksel evlilik normlarına sancılı bir bakış açısı sunarken, karakterlerin kendi aralarındaki ilişkilerdeki çarpıklıkları ve yeniden yapılanma çabalarını gözler önüne seriyor. Alan Ayckbourn'un kaleme aldığı bu komik yapım, izleyicilere hem güldürüyor hem de düşündürüyor. Mert Dilek’in çevirdiği ve Ali Gökmen Altuğ’un sahneye koyduğu eser, evlilik ve ilişkiler üzerine farklı bir perspektif sunuyor.
İkinci Perdenin Başı
İkinci Perdenin Başı, genç bir oyuncu olan Muhsin’in, ünlü yönetmen Afet’in düzenlediği oyuncu seçmesine katılma heyecanını konu alıyor. Ancak bu fırsat aynı zamanda hayal kırıklıkları ve gerginliklerle dolu bir yolculuğa dönüşüyor. Muhsin, seçmelere zamanında yetişememe korkusuyla boğuşurken, tüm bu süreç ona varoluşunu sorgulayıp yeniden hayal kurma olanağı sunuyor. Alp Tuğhan Taş’ın yazıp yönettiği bu dramda, gençlik, umutsuzluk ve hayallerin peşinden koşma temaları ön plana çıkıyor.
Köpek Kalbi
Köpek Kalbi, 1924'te Sovyet Rusya'nın karanlık atmosferinde insana dair derin bir sorgulama gerçekleştiriyor. Profesör Preobrajenski, insan gençleştirme üzerine yaptığı deneylerle öne çıkmıştır. Ancak, sokak köpeği Şarik'e yaptığı deney sonrasında yaşanan beklenmedik dönüşüm, hem profesörün yaşamını hem de toplumu etkileyecektir. Bu uyarlama, insanlık, sınıf savaşları ve toplumsal çürümeyi sorgularken, aynı zamanda insanın özünü keşfetmeye yönelik sorular soruyor. Mihail Bulgakov’un yazdığı bu etkileyici eser, Mustafa Kemal Yılmaz’ın çevirmesiyle sahneye konuluyor.
Gidion’un Düğümü
Gidion’un Düğümü, bir öğretmen veli görüşmesinin gerilim dolu bir hale dönüşmesiyle izleyicileri sarsıyor. Corryn Fell, oğlunun neden okuldan uzaklaştırıldığını anlamaya çalışırken, eğitim sisteminin eleştirisini ve sosyal medyanın etkilerini detaylandırıyor. Aile yapısı, ahlak ve çocukluk üzerine derin bir sorgulama sunan bu oyun, dikkat çekici yorumlarıyla izleyiciler üzerinde kalıcı bir etki bırakıyor. Johnna Adams’ın yazdığı bu yapım, ödüllü bir eser olarak önemli bir yere sahip.
Sen İstanbul’dan Daha Güzelsin
Sen İstanbul’dan Daha Güzelsin, geçmişle bugün arasındaki bağı sorgularken, bir ailenin üç kadınının hikayesini perdeye yansıtıyor. Anneanne, torun ve kız, şehrin karmaşası içinde birbirlerine tutunarak yaşarken, kendilerini kaybettikleri anları ve geçmişle yüzleşmeleri gerektiğini keşfediyor. Murat Mahmutyazıcıoğlu’nun yazdığı bu yapım, tiyatronun geleneksel anlatım biçimlerini modernizmin unsurlarıyla birleştiriyor. Hikayenin parçalı yapısı, mekânsal bir birliktelik sunarak izleyicilere derinlemesine bir deneyim yaşatıyor.