Mersin, tarihi derinlikleri ve kültürel zenginlikleriyle çevrili bir şehir olarak pek çok merak uyandıran detaya ev sahipliği yapmaktadır.
Tarihle iç içe geçmiş, adeta bir açık hava müzesi gibi olan Mersin, kullanıcılar arasında sıkça dile getirilen iki temel soruyla ön plana çıkıyor. İlkinde, Mersin adı nereden geliyor? ve Mersin'in eski adı nedir? soruları merak konusu oluyor. Şehir isimlerinin ortaya çıkışı genellikle ilginç hikayelerle doludur ve Mersin'in adı da istisna değil. Ayrıca, "Mersin'in eski adı nedir?" sorusu da tarihseverlerin ve şehir keşfine çıkanların ilgisini çeken bir diğer detay. Bu giriş yazısında, Mersin'in isim kökeni ve geçmişteki adıyla ilgili sürükleyici bilgileri paylaşarak bu sorulara ışık tutacağız. İşte detaylar...
Mersin, tarihi kökenleriyle büyüleyen bir şehir olarak günümüze ulaşmıştır. Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt döneminde yöre, Osmanlı idaresi altına girmiş ve I. Dünya Savaşı'nda yaşanan istilalar sonucunda Milli Mücadele ile 3 Ocak 1922'de tekrar Türk hakimiyetine kavuşmuştur. 1924 yılında Mersin adıyla vilayet olan şehir, 1933 yılında Mersin İçel ile birleştirilerek İçel adını almış, ancak 28 Haziran 2002 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 4764 sayılı Kanunla ismi yeniden Mersin olarak değiştirilmiştir.
XII. yüzyılda, Türkler Göksu Irmağı'nın iki yanındaki bölgeye "İÇEL" demişlerdir. Bu ismin, dağlar arasından girilmesi ve görülmesi güç bir yer olduğu düşünüldüğünde, Selçuklular tarafından verildiği düşünülmektedir.
Mersin adının kökeni konusunda iki farklı görüş bulunmaktadır. İlk görüşe göre, bölgede yetişen ve Akdeniz ikliminin tanıtıcı bitkisi olan Mersin ağacı nedeniyle bölgeye bu adın verildiği düşünülmektedir. İkinci görüş ise Mersin adının, bölgede yaşayan "Mersinoğulları veya Mersinoğlu" adındaki bir Türkmen ailesinden geldiğini savunmaktadır. Evliya Çelebi'nin seyahatnamesinde de bahsedilen bu aile, bölgede önemli bir yer tutmaktadır.
Mersin yöresinin bilinen en eski ismi Kizzuvatna'dır ve bu ad Hitit devrinde Kue, klasik devirde ise Kilikya olarak değişmiştir. Yapılan kazılar, Cilalı Taş Devri ve Bakır Çağı'nda ilk yerleşim izlerini göstermiştir. Gözlükule Höyüğü ve Yumuktepe'deki kazılar, bölgenin tarih boyunca önemli bir merkez olduğunu ortaya koymaktadır. Gözlükule, İslam uygarlıklarından Yeni Taş Çağı'na kadar 33 katmanlı bir tarih barındırmaktadır. Bu katmanlar, çiftçi ve çoban toplumunun yaşadığı dönemden başlayarak üretim ekonomisinin ve toplumsal bilincin gelişimini yansıtmaktadır. MÖ 6. yüzyıla kadar olan dönemde ise bölgenin tarihinde Hurri, Luvi, Kizzuvatna gibi yerel krallıkların yanı sıra Hitit, Asur ve Babil krallıklarının etkisi görülmektedir.
9659,96%1,15
34,56% 0,06
36,31% 0,92
2916,91% -2,93
4950,44% -1,62
Rize
26.11.2024