"Tepedeki müze"yi görmeye gelenlerin rotasını nehir ve dağ manzarası renklendiriyor
BAYBURT (AA) - BEŞİR KELLECİ - Bayburt'ta çağdaş ve geleneksel el sanatları eserlerini aynı çatı altında buluşturan Baksı Müzesi'ne şehir merkezinden ulaşımı sağlayan rota, ziyaretçilere nehir ve dağ manzarasını bir arada görebilme deneyimi de sunuyor.
Sanatçı ve akademisyen Prof. Dr. Hüsamettin Koçan'ın, sanatın büyükşehirlere sıkıştığı düşüncesinden hareketle 2010'da kurduğu Baksı Müzesi, eski adı "Baksı" olan Bayraktar köyünde Çoruh Vadisi'ne bakan bir tepede bulunuyor.
Avrupa Konseyi 2014 Yılı Müze Ödülü, aynı yıl TBMM Onur Ödülü ve daha birçok ödüle layık görülen müze, sadece sanatseverleri değil, şehrin stresinden uzaklaşıp doğayla baş başa kalmak isteyen yerli ve yabancı ziyaretçileri de ağırlıyor.
Ziyaretçiler, şehir merkezinden 45 kilometrelik rota boyunca Çoruh Nehri'nin kıyısından, bölgeye özgü bitki ve ağaç türlerinin arasından geçerek yüksek rakımdaki müzeye ulaşıyor.
Doğayla iç içe yaptıkları yolculuk boyunca karşılaştıkları manzaraları fotoğraflayan ziyaretçiler, bölgedeki tesislerde alabalık yeme imkanı da buluyor.
Çevresinde dere ve şelale bulunan müzenin konukları, ferah bir ortamda doğa ve sanatla iç içe vakit geçiriyor.
- "45 kilometreyi aşmak gecesiyle gündüzüyle son derece heyecanlı"
Baksı Müzesi Kurucusu Prof. Dr. Hüsamettin Koçan, AA muhabirine, müze ve çevresinin dört mevsim ziyaretçilerine farklı güzellikler sunduğunu, bu günlerde ise ilkbahar renklerinin bölgede hakim olduğunu söyledi.
Özellikle bu mevsimde şehir merkeziyle müze arasındaki 45 kilometrelik yol boyunca ziyaretçilerin eşsiz güzellikler arasından müzeye ulaştığını anlatan Koçan, "Ara yollardan geçerken kavak ağaçlarının yarattığı ritim olağanüstü. O ritmi izleyerek arada bir Çoruh Nehri'nin gümüş parlaklığıyla tokuşarak buraya geliyor olmak başka bir şey. Daha sonra yavaş yavaş yeşil ve çiçekler kendini göstermeye başlıyor." dedi.
Ziyaretçilere yol boyunca karlı Soğanlı Dağları'nın eşlik ettiğini anlatan Koçan, 45 kilometrelik güzergahı doğayla insan ilişkisinin en sempatik ve en derin ilişkisi olarak tanımladığını da dile getirdi.
Koçan, misafirlerin bölgedeki köylerin içinden geçerek yolculuk yaptığına dikkati çekerek, şunları söyledi:
"Köylere uğrarsınız ve oradaki hayatı izlersiniz. Orada size yardımcı olmak isteyen insanlarla karşılarsınız. Aynı zamanda cömertte yoldur burası. Onun için bu 45 kilometreyi aşmak gecesiyle gündüzüyle son derece heyecanlıdır. Bazen sabah buradan giderken hafif sis çöker derelere, o dereleri aşarken sisin içerisine bir girip bir çıkarsınız. Müthiş oylumlu, virajlı ve son derece keyifli bir yolculuktur bu. Soğanlı Dağları'nın bize ikram ettiği başka bir şey var. Buradaki kar halen tepelerde, o yavaş yavaş aşağı inip yukarı çıkar. İnişi, çıkışı doğanın örtüsünü değiştirir. Griden yeşile, yeşilden sararmaya başlar tepeye doğru gider. Çoruh Nehri bir dragon gibi donar, o ritimleri başka bir şeydir. Zannediyorum ki bu 45 kilometre belki de 45 saatte anlatılabilecek hatıraları olan bir rotadır."
- Güzergahtaki manzara ziyaretçileri etkiliyor
Ziyaretçilerden Kübranur Çil de yol boyunca birçok doğal güzellikle karşılaştığını, zaman zaman bu güzellikleri fotoğrafladığını söyledi.
Müzenin sanatsal faaliyetlerinin yanı sıra doğa harikası bir bölgede bulunduğunu gözlemlediğini dile getiren Çil, "Müzenin konumu, coğrafyası çok güzel. Buraya gelirken papatya tarlaları, düğün çiçekleri ve bir çok bölgeye özgü bitkiyi görme fırsatı da bulduk. Özellikle ilkbaharda dağların görselliği bizi çok etkiledi. Çoruh'a ev sahipliği de yapan bu bölgeyi herkesin gelip görmesini tavsiye ediyoruz." dedi.
Şilan Beyhan ise özellikle Çoruh Nehri'nin dağlarla buluşmasının ve ilkbahar renklerinin kendisini çok etkilediğini anlattı.