Rize Haber meritbet balmoral resort casino siteleri
Rize
Kapalı
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Rize
00:00:00
İmsak vaktine kalan
Ara

Yapı çökmesinde ‘korozyon’ etkisi

Yapı çökmesinde ‘korozyon’ etkisi

Selçuk BAŞAR-Efnan DEMİREREN/TRABZON, (DHA)- KARADENİZ Teknik Üniversitesi (KTÜ) Deprem ve Yapı Sağlığı Uygulama ve Araştırma Merkezi (DE-YAS) Müdürü Prof. Dr. Ahmet Can Altunışık, yapıların çökmesinde korozyon etkisine dikkat çekerek, “Bölgede en önemli sıkıntılardan biri korozyon; nemli yer ve bodrum katlarında çok fazla etkili. Beton içinde bulunan ve deprem anında görevi olan yapılar eridiği zaman, olası bir felaketin habercisi olur. Bazen bir bina hiçbir şey olmadan kendiliğinden çöküyor; işte bunun bir örneği de budur” dedi.

Doğu Karadeniz'de son yıllarda sıkça yaşanan, can ve mal kaybına yol açıp alt ve üst yapıda hasara neden olan heyelan, kaya düşmesi, taşkın ve sel gibi doğal afetlerin yanı sıra deprem ve korozyon riskiyle de gündeme geliyor. KTÜ DE-YAS bilim insanları, deprem kaynaklı artan sismik hareketlilikle korozyon nedeniyle zayıflayan yapıları mercek altına alıp, bölgede kapsamlı yapı stoku belirleme çalışmalarını sürdürüyor. Uzmanlar araştırmalarında, Doğu Karadeniz’in yapıların güçlendirilmesi ve özellikle dolgu sahalarında korozyonun bölgedeki binalar için tehlike oluşturduğuna dikkati çekerek, 2000 yılından önce inşa edilen yapıların deprem açısından büyük risk taşıdığını tespit etti.

'BÖLGEDE ÖNEMLİ TİTREŞİMLER HİSSETMEYE BAŞLADIK'

DE-YAS Müdürü Ahmet Can Altunışık, Türkiye’nin büyük bir kısmının depremle iç içe yaşamak zorunda olduğunu vurgulayarak, “Ülkemizin ve coğrafyamızın her bir noktası deprem tehlikesi altında diyebiliriz. Nüfusumuzun büyük bir çoğunluğu, sanayi merkezlerimiz ve önemli mühendislik yapılarımız depremle iç içe yaşamak zorunda. Son zamanlarda Doğu Karadeniz’de önemli titreşimler hissetmeye başladık. Biz bölgedeki yapıları; Yusufeli ve Deriner Barajı, Rize-Artvin Havalimanı, Yomra’daki yüksek katlı binalar, camilerimiz ve tarihi eserlerimizi izliyoruz. En son Rize’de ve Trabzon’da meydana gelen depremlerdeki sinyalleri hissettik. Halkımızın belli bir bölümü de bu depremleri hissetti. Artık Türkiye’de hangi noktada, bölgede ve ilçede yaşarsanız yaşayın, deprem gerçeğini bilmek zorundasınız. Deprem gerçeğini bilmeliyiz. Buna göre yaşamamız ve yapılarımızı depreme karşı dayanıklı hale getirmeliyiz” diye konuştu.

KRİTİK NOKTA 2000 ÖNCESİ İNŞA EDİLEN YAPILAR

Bölgede özellikle 2000 yılından önce inşa edilen yapıların risk taşıdığını kaydeden Altunışık, “Elimizde Türkiye’nin tüm yapı stoku verileri var. Hemen hemen her ilde durum aynı. 2000 yılından önce inşa edilmiş yapıların deprem açısından yeterli olmama durumu oldukça fazla. Kritik olan noktamız 2000 yılından önce inşa edilmiş yapılardır. Bu bölgede dolgu üzerinde inşa edilmiş çok yapı var. Dolgu denilince akla zeminin gelmesi lazım. Kötü zemine inşa edilmiş yapıları düşünmemiz lazım. İzmir depremini hatırlayalım; depremin merkezinin çok daha uzağında, kötü zeminde meydana gelen sıvılaşmalardan dolayı çok fazla can kaybı yaşanmıştı. Dolgular dediğimiz noktalarda deprem ivmeleri ve etkileri artarak yapıya ulaşıyor. Bu da bizim dolgulardaki yapılarımızın depreme karşı daha hassas olduğunu ortaya çıkarıyor. Depremlerden sonra meydana gelen sıvılaşma en önemli etkilerden bir tanesi” ifadelerini kullandı.

'ÖNEMLİ SIKINTILARDAN BİRİ KOROZYON'

Bölgenin önemli sorunlarından birinin de korozyon olduğunu vurgulayan Ahmet Can Altunışık, “Çok nemli bir bölgede yaşıyoruz. Şu an bodrum katı olan tüm binalarda yaşayanlar eline bir keser ve çekiç alsa, kolon kenarlarındaki pas paylarını kaldırsa ve demirlerin tamamen paslandığını görebilir. Korozyon, nemli bölgelerde ve bodrum katlarında çok daha fazla etkili oluyor. Betonun içerisinde bulunan ve deprem anında görevi olan yapılar eridiği zaman, olası bir felaketin habercisi olur. Bazen bir bina hiçbir şey olmadan kendiliğinden çöküyor; işte bunun bir örneği de budur” dedi.

TRABZON’UN YAPI STOĞU BELİRLENECEK

Bölgedeki riskli yapıların tespiti ve yapı stoku belirleme çalışmalarına değinen Altunışık, “Trabzon’da çok fazla eski yapı var. Belirlenmesi gereken kaçak yapılar da var. İlimizin yapı stokunu ortaya çıkarmamız lazım. Çalışmamızın 1’inci aşaması yapı stokunun belirlenmesi. Bu çalışma; İstanbul, Sakarya, Bursa, İzmir ve Elazığ’da yapıldı. Trabzon’da bu illerin arasında. Trabzon’da yapı stoku çalışmalarını başlatmak üzere 1 yıldır bir çalışma gerçekleştiriyorduk. Bakanlığımızdan da onayı alındı. Ortahisar ilçesi başta olmak üzere, 18 ilçede yapı stoku belirleme çalışmalarına başlıyoruz. 6 aylık sürede Ortahisar’daki tüm binaların durumunu ortaya koyacağız. Bu çalışmanın, Doğu Karadeniz’in diğer illerine yayılması için elimizden geleni yapacağız” diye konuştu. (DHA)

FOTOĞRAFLI