Rize
Kapalı
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Rize
00:00:00
Yatsı vaktine kalan
Ara

'Yaşayan İnsan Hazinesi' ödüllü usta: Keçenin mistik boyutu da var

'Yaşayan İnsan Hazinesi' ödüllü usta: Keçenin mistik boyutu da var

Salih BÜYÜKSAMANCI/KONYA, (DHA)-KONYA'da 48 yıldır semazenlik yapan ve 'Yaşayan İnsan Hazinesi' ödülünü alan keçe ustası Celalettin Berberoğlu (57), keçenin klasik ve modern boyunun yanı sıra mistik boyutu olduğunu söyledi. Berberoğlu, "Arapçada 'suf', yün demek. 'Suf-i' de yünden elbise giyenler anlamına geliyor. Yüzyıllardır sufilerin keçeyle ve yünle bir ilişkileri olmuş. Semazenlerin başına taktığına 'sikke' denir. Yünün, keçe ve sikke olana kadar geçirdiği aşamayla, insanın kamil olana kadar geçirdiği aşamalar arasında muazzam bir benzerlik vardır" dedi.

Konya'da 6 yaşında izlediği sema gösterisinden etkilenen Celalettin Berberoğlu, semazen olmaya karar verdi. 9 yaşında ilk kez semazen olarak resmi bir sema gösterisine katıldı. 48 yıl semazenlik yapan 2 çocuk babası Berberoğlu, bir taraftan da dede mesleği olan keçeciliği sürdürdü. Berberoğlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri ve Yaşayan İnsan Hazineleri Ödülleri kapsamında 'Yaşayan İnsan Hazinesi' ödülüne layık görüldü. Berberoğlu, ödülünü 27 Kasım'da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen törende Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın elinden aldı.

'KEÇE BENİM YAŞAM BİÇİMİM OLDU'

Keçeden sikke, şal, tablo gibi hediyelik eşyalar yapıp, satan Celalettin Berberoğlu, şunları söyledi: "Keçe, benim baba-dede mesleğim. Bizim genetiğimizde var. Uzun yıllardır, keçe yapıyorum; ama keçe ekonomik olarak bir dönem Türkiye'de bitti. O aralar ekonomik olarak bittiği için kısa süreli başka işler yapıp, tekrar keçeye döndük. Yünün içinde, keçenin içinde doğdum diyebilirim. Keçeciler için de dükkanımız vardı. Komşularımız ve biz hep beraber hamama giderdik, keçe yapardık. Keçe benim bir işim olmadı, bir yaşam biçimim oldu. Semazenliğe 9 yaşında başladım, o yıldan beri de hala devam ediyorum. Tasavvufla ilgili bir kitap yazdım. Pek çok ülke dolaştım. Orada deneyimlerimi, hatıralarımı toplayan da bir kitap yazdım."

'BU BİR ONUR ÖDÜLÜ ASLINDA'

'Yaşayan İnsan Hazinesi' ödülünün çocuk ve torunlarına miras olacağını belirten Berberoğlu, "Sayın Cumhurbaşkanımızdan böyle bir ödül almak, bu bir onur ödülü aslında. Çocuklarıma, torunlarıma bırakabileceğim güzel bir miras oldu. Bu ödül bize de bir sorumluluk yükledi. Bundan sonra keçeyi yurt içinde ve yurt dışında tanıtmak ve yeni kuşağa aktarmak için daha büyük çaba, gayret sarf edeceğiz” dedi.

'AMACIMIZ İLK DOKUNUŞU YAPABİLMEK'

Berberoğlu, "Yeni nesli keçeyi çok fazla tanımıyor; ama tanıdıktan sonra hayran oluyor. Önemli olan o ilk buluşmayı oluşturabilmek. Tabii insanlar buraya geliyor, bakıyor. 'Baskı mı, boya mı, Çin malı mı bu, tekstil ürünü mü' diye soruyorlar, bilmiyorlar. Bizim insanımızın aklında keçe hala, ayakkabı keçesi, kalem keçesi gibi kalmış. Yapılışını gördükleri zaman bunun değerli bir şey olduğunu anlıyorlar ve ilgi duyuyorlar. Bizim amacımız da bu ilk dokunuşu yapabilmek. Çok öğrenci yetiştirdim. Amerika'da, Kanada'da, Avrupa'da Türkiye içinde onlarca öğrencim var" diye konuştu.

'DERVİŞLERE KEÇEDEN SİKKE YAPTIRILIYOR'

Berberoğlu, "Keçe, klasik ve modern olarak ikiye ayrılmıştı. Buna mistik boyutunu katarak üçe ayırdık. Klasik keçenin boyutu bir zorunluluktu. Keçeden halı yapacak, keçeden çoban kepeneği yapacak. Modern boyut biraz daha sanatsal ama keçenin mistik boyutu bambaşka. Hikaye de şöyle başlıyor. Arapçada 'suf', yün demek. 'Suf-i' de yünden elbise giyenler anlamına geliyor. Yüzyıllardır sufilerin keçeyle ve yünle bir ilişkileri olmuş. Semazenlerin başına taktığına 'sikke' denir. Yünün, keçe ve sikke olana kadar geçirdiği aşamayla, insanın kamil olana kadar geçirdiği aşamalar arasında muazzam bir benzerlik vardır. Önceden Mevlevi dergahları, özellikle Konya'daki asitane (dergah) de dervişlere keçeden sikke yaptırılıyor. Aslında onlara bir iş gücünden ziyade yolu öğretiyorlardı. Yün nasıl kirlenir, insan nasıl kirlenir, nasıl temizlenir? Ayaklar altında tepilen keçe nedir? Ego anlamına gelir ve dervişler o yolun bütün köşe taşlarını yaşarken başlarında sikke olarak, öldükten sonra da mezar taşlarında bunu Hazreti Mevlana'nın bir işareti olarak taşıyorlardı. Keçeden yapılan objelerin, sembollerin içerisini de gerçekten çok değerli anlamlar ve manalar gizlediler Sufiler. Çok yaygın kullandılar. Seccadeler, mütteka (baston) kılıfları, derviş taşları, kuşakların içerisinde keçe, tennurelerin (semazenlerin kullandığı beyaz elbise) eteklerinde keçe var. O nedenle, keçenin mistik boyutu, bana göre klasikten ve modernden çok daha fazla bir öneme sahiptir" dedi. (DHA)

FOTOĞRAFLI